Takip Et
  • 28 Temmuz 2017, Cuma

Basın Bayramı

Basında sansürün kaldırılışının (!) 109. Yıldönümü tüm Türkiye’de olduğu gibi Aydın’da da basın bayramı olarak kutlandı. 1946 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti kurulduğunda basında sansürün kaldırılışı basın bayramı olarak kabul edilmişti. Peki Türkiye’de basında sansür gerçekten kaldırılmış mıdır? Güleriz ağlanacak halimize… Basın emekçileri gönüllerince bir kutlama yapabiliyorlar mı 24 Temmuzlarda? Son altı ayda 981 basın emekçisi işten çıkarıldı. 156 emekçi işini bırakmak zorunda bırakıldı.

 

Zor bir dönemden geçiyoruz. İç barışa ve birliğe en çok bu günlerde ihtiyacımız olmasına karşın gazeteciler basın bayramlarında kutlama dahi yapamıyorlar. Zira gazetecilik ülkemizde bazıları tarafından suç faaliyeti olarak görülebiliyor.

Farklı düşünenleri, eleştirel davrananları susturarak, hapse atarak, bir birlik sağlanabilir mi? Birçok gazeteci ve gazete yöneticisi böylesine ithamlarla hapislerde tutulduğu sürece, o gazetelerinin okurları, TV’lerin izleyicileri ülkenin yönetimine, yargısına ne kadar güvenebilir?

 

Bu insanlar hapisteyken, muhalif gazeteciler nasıl özgürce gazetecilik yapabilir?

Umalım ki, bu anormal durum değişir. Umarım tutuklu gazeteciler hapisten çıkar, suçu görülmeyenler bir an önce serbest kalırlar.

 

Bugün gazeteci arkadaşlarımız ağız tadıyla bir kutlama yapamıyor. Arkadaşlar içeride, dışarıda olanlar ise haklarında açılmış davalar nedeniyle hak mücadelesi sürdürme peşinde…

 

Mesleklerinin gereğini yerine getirmeye çalışan arkadaşlarımız çalışırken hedef haline getiriliyor, darp ediliyor, şiddete maruz kalıyor. Son altı ayda büyük çoğunluğu çeşitli saldırılarda yaralandı. Bu ülkede basın emekçileri “ya taraf olursun ya da bertaraf…” diye tehdit ediliyor.

 

Küçük çocuklara taciz ve tecavüz ediliyor, kadınlar katlediliyor. Ancak yayın yasakları nedeniyle insana dair hiçbir şey son zamanlar da layıkıyla yazılamıyor, çizilemiyor ve düşünme refleksimiz elimizden alınmaya çalışılıyor. Olan biten her şeye duyularımızı ve duygularımızı kapatmaya zorlanıyoruz.

 

İşte bu koşullarda Aydın Gazeteciler Cemiyeti 24 Temmuzda Basın Bayramı ADÜ kongre salonunda kutlandı. Yıl içinde haber, fotoğraf ve diğer dallarda başarılı olan arkadaşlarımızı ödüllendirdi. Bu arada ilk defa 20 yılını dolduran arkadaşlarımıza Onur Belgesi vermeyi kararlaştırmışlar. Ben gazeteciliğe 1968 yılında Milliyet’te muhabir olarak başladım seneye Allah nasip ederse 50 yılı yani yarım asırı devirmiş olacağım. Sağolsunlar bu nedenle Onur Belgesinden biri de benim payıma düşmüş… Çok sevdiğim basın mensubu bir kardeşim şöyle yazmış onurlu olmak için belgeye ihtiyacımız yok… Güzel ama yıllarca onurlu bir şekilde mücadele ettikten sonra onun belgelenmesi sizi mutlu etmez mi? Aydın Gazeteciler Cemiyetinin ödül ve kutlama toplantısına çok istememe karşın mazeretim nedeniyle gidemedim. AGC beni de onur belgesine layık görmüş, aldım kabul ettim. Cemiyet Başkanı sayın Semra Şener’e ve yönetim kuruluna teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Hayatta yandaki resimde de görüleceği gibi aldığım ödül ve onur belgelerinden başka hiçbir zenginliğim yok. Ve bununla da gurur duymaktayım. Belki maddi değeri olmayabilir ama alınan ödüllerin manevi değerleri rakamlarla ölçülemez.

Bu arada size bir hanım kızımızı takdim etmek isterim. Face’de yeni tanıştık. Resmen kelimeleri dans ettiriyor. Onun mutlaka bir köşesi olmalı yerel basında diyorum. Yazımı Fatma Yazıcı’dan alıntıyla bitiriyorum.

 

“Kimine göre ekonomist, kimine göre araştırmacıyım. Kimine göre ise; şair, ressam, sanat aşığı… Bana sorarsanız: Eğer dünyaya yeniden gelme imkanım olsa kesinlikle ‘gazeteci’ olurdum.

 

Uysal bir kedi gibi elimizin altındandır bazı kelimeler. Bazıları ise asidir. Dik başlı bir tay gibi kaçıverir elimizden… Gün olur; bir anne şefkatiyle sarar tüm benliğimizi. Bazen yaramaz bir çocuk gibi öfkeli; Kükrer alabildiğince…

Bazı sözcükler oturdukları yeri beğenmez. Susmaları gereken yerde; avazı çıktığı kadar bağırıverirler… Yerli yerine oturtmak için; usta bir terzi gibi kesip biçmeli yani ‘makastar’ olmalı… En kaliteli kumaşlar bile işinin ehli olmayan bir terzinin elinde; heba olup giderler…”

 

Fatma Yazıcı’ya teşekkürlerimle hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.