Takip Et
  • 29 Nisan 2016, Cuma

Bir ileri, iki geri...

Dinciler, (gerçek dindar ve mütedeyyin halkımızı tenzih ederim) her zaman aynı taktiği uygularlar. Önce kafalarında her daim olan bir hususu ortaya atarlar, gelen tepkiler çığ gibi büyürse derhal geri adım atar, olayın unutulmasını beklerler, daha sonra bulacakları müsait bir zamana kadar…

Meclis Başkanı İsmail Kahraman bir başka deyişle Türkiye Cumhuriyeti devletinin iki numarası, TBMM’nin bir numarası: “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır! Yeni ve dindar bir anayasa yapılmalıdır” dedi.

Bunu söyleyen herhangi bir AKP’li, sıradan bir milletvekili değil, yasama kurumunun başkanı. Olacak şey değil. Rezaletin daniskası! Nitekim daha sonra AKP, “Bizim hazırladığımız anayasada laiklik var. Bu Meclis Başkanı’nın kendi görüşüdür! dedi. Ama biz de bal gibi biliyoruz ki, önce ortaya bir laf atılıyor, tepkiler büyürse çekiliyor, gelmezse aynen devam… Bu işin masumiyetle dil sürçmesiyle hiçbir alakası yok.

Resmen taammüden Anayasa’ya ve Atatürk Cumhuriyeti’ne hakaret!

ANAYASAYI İHLAL

İşin garibi veya enteresan olan tarafı laik, demokratik, sosyal hukuk devleti anayasasını koruyacaklarına, onun kurallarına uyacaklarına dair namus ve şeref yemini ederek geliyorlar. Ve sonra anayasaya aykırı söylemlerle karşımıza çıkıyorlar.

Beyler namus ve şeref sizler yüzünden sokaklarda sürünüyor!

Bu ülkede “Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga (bozma, değiştirme, ortadan kaldırma) suçlamasıyla yeni filizlenmiş fidan gibi gençler darağacına çekildi. İdam edildiler. Şimdi bizzat anayasayı koruyup kollamakla yükümlü ve bu konuda “namusu ve şerefi” üzerine yemin etmiş olan “Meclis Başkanı” açıkça anayasayı ortadan kaldırma suçu işliyor.

AKP son seçimlerde üç tür milliyetçiliği reddederek halktan oy istemişti: Bölgesel, etnik ve dini milliyetçilik.

Her türlü tutuculuğa, devletin resmi din veya ideolojisinin olmasına karşıydı kuruluş ilkeleri…

Mursi’nin Mısır’ına din özgürlüğünü teminatı diye laikliği tavsiye edecek, Ortadoğu’ya Müslüman demokrasi ihraç edecek model bir partiydi. “Muhafazakar demokrat, tanımlaması da oradan geliyordu.”

Geldiğimiz yerde laikliği istemeyen, dine dayalı anayasa isteyen AKP’li bir Meclis Başkanı var. İran’dan, Libya’dan, Arabistan’dan, Afganistan’dan tarihteki diğer örneklerden biliyoruz; dine dayalı demek, dinin belli bir yorumuna dayalı demek.

MAKSADI BİLEREK AŞMAK

Dar kafalı bir din yorumunun, mezhep bile değil, bir cemaat veya tarikat anlayışının devlete hakim olup diğerlerine sopayla tahakküm etmesi… Gücü ele geçirilen akidenin resmi itikat olup, başka yorum ve inançları bağnazca baskı altına alması…

Taliban, Işid, Boko Haram ya da VahHabi örneklerindeki gibi, hakim ideolojinin ötekiler üstünde sulta kurup Allah adına ezmesi demek. Siyasette asrın savrulması, bilerek maksadını aşmaktır, Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın yaptığı...

Sonradan geri atsa da tevil etse de sorumsuz bir beyandır. Şahsen öyle düşünebilir fakat TBMM Başkanı sıfatıyla konuşurken anayasanın dört temel ilkesinden hiçbirini dışlayamaz. Meclis Başkanı tarafsız ve birleştirici davranmak zorundadır. İkincisi ve daha önemlisi, Türkiye için laiklik ilkesinin vazgeçilmez olmasıdır. Hukukun laikleşmesi daha Osmanlı’da 2. Mahmut zamanında başlamıştı, gerekli görüldüğü için…

CENAZE NAMAZINI BASTILAR

Türkiye’nin demokrasi tarihi, İsmail Kahraman’ı hangi olayla tanıdı?

Tarih 1 Mayıs 1969 Yargıtay Başkanı İmran Öktem vefat etmiş Ankara Maltepe Camisi'nden kılınan namaz sonrası defnedilecek…

Dönemin Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) “Dinsiz Öktem’in cenaze namazı kılınmasın” kampanyası başlattı. Nedeni Öktem’in bir konuşmasında “İnsanlar Tanrı’yı kendi içlerinde yaratırlar” demesi.

Ve 3 Mayıs'ta Maltepe Camisi'nde yapılan cenaze töreni basıldı. Bundan 47 yıl önce… O zamanlar bunun ikinci 31 Mart Vak'ası olarak görüldüğü basın tarafından yazıldı.

İmran Öktem’i (Yargıtay Başkanı) hedef alan ve cenaze namazının kılınmasını istemeyen Milli Türk Talebe Birliği’nin o dönemki genel başkanı ise bugün meclis başkanı olan İsmail Kahraman’ın ta kendisiydi…

ABD'Yİ PROTESTO EDEN GENÇLERE SALDIRDILAR

16 Şubat 1969 tarihinde aralarında benimde bulunduğum üniversite öğrencileri ABD’nin 6. filosunu protesto etmek için Taksim’de toplandı. Üstelik bu gösteri için Valilik’ten izin de alınmıştı.

Milli Türk Talebe Birliği gençleri, protesto için toplanan gençlere taşlarla, sopalarla saldırdılar. Olaylarda iki genç bıçaklanarak öldürüldü. Saldırgan gençlerin başında kim vardı, evet bildiniz İsmail Kahraman.

Şimdi İsmail Kahraman’a düşen ya namus, şeref yeminine sadık kalacak ya da bulunduğu görevi erdemli bir şekilde bırakacak… Tabii gerçekten Kahraman’sa…

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.