Takip Et
  • 13 Eylül 2019, Cuma

BİR GENÇ’İN İLETİSİ!

Bugün köşemi 21 yaşındaki bir üniversite öğrencisine bırakıyorum:

“Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum. Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor. Gençlik derken herhalde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim. Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum. Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu? Ülkenin başını belaya sokan olayların baş aktörleri gençler mi, yetişkinler mi? Bu ülkede binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve emeklerini heba etti. Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi? 15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyorlardı? Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler hangi üniversitelerde okuyor?

Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi? Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında? Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu? Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin. Çünkü sizler bu ülkenin bu günüsünüz. Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz? Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz. Kan damlayan, şiddet içeren, kötülük kusan senaryoları sizler yazdırıyorsunuz. Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz. YouTube fenomenlerini izliyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz. Siz gece kulüplerinde, barlarda kavga eden futbolcuları, şarkıcıları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.

Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarları kitaplarını okurken, bir yandan da ailenin öneminden bahsedemezsiniz. Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehirleri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmesini bekleyemezsiniz. Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz! Size bir şey söyleyeyim mi? Yeni nesil pırıl pırıl. Hiçbir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan nesillerde. Son iki yılda kaç Türk filmi çekilmiş ve geçmişimizi anlatıyor. Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba? Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki! Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok! Kusura bakmayın! Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz! Bu yüzden aranızda, “yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayın ve bu tür konuşmaları bir kenara bırakın artık.

“Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demoji de yapmayın! Evet 21 yaşındayım. Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim. Çünkü benim babam ll. Murad değil, hocam da Akşemseddin değil. Zaten İstanbul da artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil. Kalın sağlıcakla…”

Genç’imizin iletisi burada son buluyor. Alınacak dersler ve alması gerekenler ne yaparlar bilmiyorum.

Hepinize iyi hafta sonları diliyorum, değerli denge okurları.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.