Takip Et
  • 8 Mart 2019, Cuma

KADININ ADI YOK!

Yazar Duygu Asena 2013 yılında yazdığı “Kadının Adı Yok!” isimli kitabında, temiz, telaşsız, kıvrak anlatımıyla bir kadının yaşadıklarını, daha doğrusu cinsiyeti kadın olarak belirlenmiş, herkesin üç aşağı beş yukarı tanık olabileceği ortak bir macerayı, bir kadının ağzından anlatıyor. Bu kadın, küçücük bir kızın henüz yaşamamış doğal meraklarından, aşklar, acılar, sahtekarlıklar, hırslarla dolu bir hayatın bazen hafif, bazen ağır kıpırtılarına kadar, kendi ayakları üzerinde durabilmek için mücadele ediyor. Bu kadın, pürüzsüz bir tenden kırışıklara uzanan zaman içinde kendisi için var olabilmeyi hedefliyor. Beceriyor da… Ne pahasına olursa olsun!

Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü… 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları isteyerek greve gitti. Ancak polisin kadınların üzerine grevi kırmak için gitmesi neticesinde 120 kadın işçi can verdi. 1911 yılında Danimarka’da yanan tekstil işçilerinin anısına 8 Mart’ın (İnternational Women’s Day) Dünya kadınlar günü olarak anılması kararlaştırıldı. Konu Birleşmiş Milletlerce de kabul gördü. Aradan geçen onca yıldan sonra ne değişti? Geçen yıl Türkiye’de 418 kadın cinayeti işlendi. Bu yılın ilk iki ayında rakam 84... Öyle ki şubat ayının her günü bir kadın cinayeti işlenmiş. Gelelim asıl nedenlere, asıl mesele sevgisizlik. Özellikle sanal alemdeki duygusal terör!

Oysa sevgi umudu besler; umut düşünceyi, düşünce adaleti, adalet özgürlüğü. Özgürlük barışı besler, barış huzuru. Huzur bütünlüğü besler, bütünlük geleceği. Geleceği gösteren en güzel gerçeğin adıdır hoşgörü! O hoşgörüyle aşamayacağımız kriz yoktur.

Nihayet Adalet Bakanlığı cinsel istismar mağdurları, şiddete uğrayan kadınlar ve engellilere yönelik davalarda harekete geçiyor. “Devlet davaları yıllar sürse bile sonuna kadar takip edecek.” Burada duralım. O ahlaksızlar kravat taktıkları için indirim yasası yürürlükte kaldıkça, o ahlâksızların “Ama yaşı büyük gösteriyordu.” gibi alçak savunmaları sürdükçe, davalar da yıllarca sürecek demektir ki meselenin can alıcı noktalarından biri budur. Kravat eskiden erkekte zerafetin sembolüydü. Şimdi kadınlara tecavüzdeki indirimin!

Davaların avukat giderlerini, masraflarını devlet karşılayacak. Bunun için teşekkürlerimizi sunuyoruz. İlk etapta 70 pedagog ve psikologla 7 pilot ilde kırılgan gruplara yönelik özel birimler kurulacak. Elbette ki doğru bir adım. Ama şiddete maruz kalan ve tecavüze uğrayan kadınların ruh hallerini onarmak keşke sadece psikologlarla mümkün olabilse! Keşke toplumsal bilinç oluşturulabilse. Ve sadece o insanların ruh hallerinin tedavisi için onların hayata sağlıklı biçimde karışmaları için yeni bir sayfa açılabilse. Her şeyden önemlisi o insanların şiddete ve tecavüze uğrama şartlarının ortadan kaldırılması gerekiyor. Yani o ahlâksızların üremesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Kendisinden ayrılan kadını öldürmeyi erkeklik töresi sayanlara “erkek olmanın şartlarını” bu saatten sonra kim öğretecek.

En namuslu törenin cana değer vermek olduğunu gösteren gerçekleri hayata geçirmek gerekiyor ki asıl mesele bu! Erkekliği silah ve şiddet gösterisi haline getiren televizyon dizilerini anımsatsanın bir yararı olur mu? Ter kokulu otobüslerde kendilerine abanmak için fırsat kollayan erkek soysuzluğunu işaret etsek, onların önünü kesebilmek mümkün olur mu?

Haksızlığın kaymağını yemekle, haksızlığın dayağını yemek arasında çok fark vardır. Bunun bir tanesini bile vicdanımıza verebilmeliyiz. Çünkü insanları, en çok bildiği sorulara cevap vermemek veya verememek yaralar.

Adalet Bakanlığı’nın doğru adımlarının medyada özellikle de televizyonlarda her gün dile getirilmesi gerekiyor. Adalet Bakanlığı’nın adalet için gösterdiği duyarlılığın, bireyler olarak bizler tarafından da gösterilmesi gerekiyor. Hazırlanan yönetmelik Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile hemen yürürlüğe girecekse, bizlerde kendi vicdanımızı yürürlüğe sokalım. Tam zamanı çünkü! 8 Mart Dünya emekçi kadınlar gününüz kutlu olsun. Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.