Takip Et
  • 30 Nisan 2021, Cuma

KENDİ ELLERİNDEKİ KANI GÖRMÜYORLAR...

24 Nisan’da Amerika Başkanı kendinden öncekilerden farklı olarak genocide (Soykırım) kelimesini ilk kez telaffuz etti. Onlarda ve bizde gerilimden kurtulduk. Başımızın üzerinde sallanan demoklesin kılıcından kurtulmuş olduk.

Her 24 Nisan’da boşuna hop oturup, hop kalkıyorduk, acaba ABD Başkanı, hakkımızda “Soykırım” ifadesini kullanacak mı diye. Daha açık ifadesiyle, ABD Başkanı, tarihi gerçekleri saptırıp iftira atacak mı, diye geriliyor ve endişeyle izleyip duruyorduk.

Meds Yeğhern (Büyük felaket) dediler mi seviniyorduk soykırım demedi diye…

Yeni seçilen ABD Başkanı Biden, seçim vaadini yerine getirdi, Ermeni diasporasına verdiği sözü tuttu ve 1915 olayları için hem “Büyük felaket” ve hem de “Soykırım” ifadelerini kullandı. Kullandı da ne oldu? Hiç! Birçok batı ülkesi, üstelik parlamentolarında böyle bir karar aldıklarında, ne olduysa bundan böyle de olacağı odur. Yani hiçbir şey olmayacaktır.

Türkiye dünyanın birçok ülkesi ve kurumları gibi, legal ve illegal örgütlerin iftirasına, hakaretine ve saldırısına uğradı, uğruyor ve uğrayacak.

En son Amerika Birleşik Devletleri isimli, haydut ve terörist destekçisi bir ülkenin başkanı Joe Biden tarafından “Soykırım” yalanı ile suçlandı.

ABD dışında aralarında Rusya, Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Şili, Fransa, Yunanistan, Ermenistan ve Vatikan’ın da bulunduğu toplam 31 ülke daha önce sözde “Soykırımı” tanıyarak aynı yalana ortak oldular.

Bu arada aklıma gelen bir anekdotu sizinle paylaşmak isterim: Çok güzel giyimli bir bey güneşli bir havada iş randevusuna gitmektedir. Birden hava bozar ve bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlar beyefendi ne yapacağını şaşırmışken yanına yaklaşan bir adam buyurun beyefendi bu şemsiyeyi ben de bir tane daha var siz de ıslanmayın der, adam çok teşekkür ederek şemsiyeyi alır ve sırılsıklam olmaktan kurtulur. Ve fakat şemsiyeyi veren kişi iki de bir adamın karşısına çıkar ve “Hani biliyorsun ya o gün sana o şemsiyeyi vermeseydim çok ıslanacaktınız.” Adam her seferinde tekrar tekrar teşekkür eder ama bir türlü adamdan kurtulamaz. Adam bir gün bir arkadaşının davetinde kız arkadaşlarıyla sohbet ederken gene aynı adam gelip, “Biliyorsun ya o gün şemsiyeyi vermeseydim” diye başlayınca adam orada bulunan havuza takım elbiseleriyle atlar ve oradan bağırır: “Ulan dürzü şemsiyeyi vermeseydin bundan daha fazla ıslanamazdım ya.” Bu anekdotta olduğu gibi her Nisan ayında Türk halkı olarak geriliyor, endişeli bir hal alıyor. 24 Nisan’da ABD Başkanı ne diyecek diye merakla bekliyorduk. Bu dönem artık sona ermiş oldu.

Rahmetli Özal bu konuda şöyle diyordu: “Bu konu devamlı Türkiye’nin önüne geldi, geliyoruz gibi itilen bir konudur. Yani işi biraz da bu tarafından düşünmek lazım. Yani geleneksel çizginin dışında düşünmek lazımdır. Bazen ne derler, tek atımlık silahtır. Atarsın, biter gider…

Ama devamlı “Seni öldüreceğim, sana bir şeyler yapacağım” diye bir şantaj hikayesinden çıkarmak icap eder bazen. Ama yapabilir miyiz, yapamaz mıyız, bunu iyi tartacağız.” Artık ok yaydan çıkmıştır ve biz Nisan aylarında gerilimden kurtulmuş olduk. Hani bir sözümüz vardır: “Dinime küfreden bari Müslüman olsa” Diye…

Bakın ABD’nin soykırım karnesine: 70 milyon Kızıldereli katledildi, 35 milyondan fazla Afrikalı köleleştirilerek Amerika kıtasına getirildi. 1945'te Japonya’ya iki adet atom bombası attılar 350 bin kişi öldü. 1945 yılında 200 bin kişi Dresden’de 3 günlük bombardımanda öldürüldü. 1950-1953 yıllarında Kore’de 4 milyon can kaybı, 1950 yılında Guatemelea işgalinde 200 bin sivil katledildi. 1953’te 10 binden fazla İranlı ABD’nin desteği ile infaz edildi. 1950-1959 arasında ABD destekli Batista Birlikleri 60 bin kişiyi katletti. Kongo’da 3 milyon kişi 1960’taki CIA destekli savaşta öldürüldü.

1963-1975 yılları arasında 3 milyon Vietnamlı hayatını kaybetti. Endonezya’da 1965-66 yıllarında bir milyona yakın sivil hayatını kaybetti. 1973 yılındaki müdahalede 5 bin Şilili hayatını kaybetti. 1974-83 yıllarında ABD Arjantin’de 30 bin insanı öldürdü. Ayrıca1980-88 yıllarında İran-Irak Savaşında 700 bin kişi öldü. Bosna-Hersek katliamı, Afganistan İşgali, Irak İşgali, Mısır Arap baharı ve Suriye iç savaşında da binlerce kişi ABD’nin neden olduğu katliamlarda can verdi. İşte böyle bir terörist ve katil bir devlet bizi soykırımla suçluyor.

Bu konuda daha çok yazı yazılır, belki ileri de bu konulara tekrar döneriz.

Burada bir sözüm de HDP’ye biz sizin düşüncelerinizi de eylemlerinizi de biliyoruz. Türk milletinin verdikleri analarının ak sütü gibi temiz vergilerinden maaşlarınızı alıyorsunuz, milletvekiliyiz diye kibirli bir şekilde kasılarak ortalıktasınız ama yediğiniz kaba pisliyorsunuz. Bu millet bu tavırlara daha fazla tahammül edemez.

Dikkat edin yakında insanların içine çıkamayabilirsiniz…

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.