Takip Et
  • 22 Haziran 2018, Cuma

BİZİM KÖYLERİMİZ

Denge Medya Grup Başkanı Mehmet Aydın bayramın ikinci günü facebook notunda şunları yazmıştı. “Orda bir köy varsa, uzakta da olsa, o köy sizin köyünüzse, giderseniz de, kalırsanız da. Virane damlarına baykuşlar tünemiş olsa da…”

 

1968 yılı Mayıs ayında Fransa’dan esen sol rüzgarlar Türkiye’yi etkisine almış, aslında milliyetçi bir söylem olan “Orada bir köy var uzakta gitsek de, gitmesek de o köy bizim köyümüzdür…” sözleri solcu gençliğin sloganı gibi olmuştu. Bu sözler aslında Ahmet Kutsi Tecer’in bir şiirinden alınmaydı.

Orda bir köy var, uzakta

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.

***

Orda bir ev var, uzakta

O ev bizim evimizdir.

Yatmasak da, kalkmasak da

O ev bizim evimizdir.

***

Orda bir ses var, uzakta

O ses bizim sesimizdir.

Duymasak da, tınmasak da

O ses bizim sesimizdir.

***

Orda bir dağ var, uzakta

O dağ bizim dağımızdır.

İnmesek de, çıkmasak da

O dağ bizim dağımızdır.

***

Orda bir yol, uzakta

O yol bizim yolumuzdur.

Dönmesek de, varmasak da

O yol bizim yolumuzdur.

 

Ahmet Kutsi Tecer’in 1927 yılında Sivas’ta öğretmenlik yaparken yazdığı basit fakat anlamlı bu şiir büyük şehirlerde yaşayan ama doğup büyüdüğü köyü, toprağı özleyenlerin dillerinden düşmüyordu. Yazar bu şiiri Sivas’ın Çelebiler köyünden ilham alarak yazmıştı.

Çocuk şarkısı olarak kabul edilse de; büyükler arasında bile zevkle dinlenen hoş bir tadı var. Neredeyse ilkokul sürecinden geçen her çocuğun bir kerede olsa söylediği, söylerken de insanın iç sesine dokunan ve aynı zamanda da otantik nağmesiyle içimizde tuhaf duygular yaratan bir şiirdi. Çocukluk yıllarımızda marş gibi söylerdik.

 

Hepimizin uzakları var. Ulaşamadığımız ve hep aklımızın takıldığı uzaklar… Adını koyamayız. Ütopik duyguların karmaşası da diyebiliriz. En istediklerimizin hep uzaklarda kaldığını çocuk yaşlarda hiçbir zaman anlayamadık. Sevdiklerinin dibinde büyüyenler için, çok daha yabancıdır bu duygu…

 

Yıllar geçtikçe daha iyi görüyorsunuz, biliyorsunuz ve de anlıyorsunuz. Yaşamın gerçekleri sizi yoğurdukça fark ediyorsunuz ki insanın her isteğinin olamayacağını. Kavuşmaların öyle pek kolayca gerçekleşmediğini şairlerin yıllarca özlemleri dile getiren şiirleri neden yazdığını daha iyi kavrıyorsunuz ki; işin anlamı da bu olsa gerek. Her şeye çabuk sahip olmanın da tadı çabuk bitiyor. “Keşkeleriniz” içinizde biriktikçe dağ gibi oluyor. Serde duygusallık varsa, içiniz daha bir özlemle dolup taşıyor. Her yaşadığımız “an” geride iz bırakırken, istediğinizin olmasını beklediğiniz her şey uzaklaşıyor. Ulaşamadıklarınız sanal bir nokta aslında. Yaşlandıkça daha iyi anlıyorsunuz ki “Orada hiçbir şey yok. Orada gidemediğimiz bir köy yok.

 

Sadece bizim kurgularımız ve yarattığımız hayallerimiz var. Ne beklenenler geliyor. Ne biz gidebiliyoruz. Ne de yaşam boyu istediklerimiz tam oluyor. Eksildikçe çoğalıyor, çoğaldıkça eksiliyoruz. İşin matematiği tuhaf aslında. İstedikleri “siz” olamadığınız gibi, olmasını istediğiniz kişiler de “ONLAR” olamıyorlar. Hep bitmeyen özlemlerimiz olacak. Bazıları bizi deliler gibi sevecek. Biz göremeyeceğiz onların sevgilerini.

 

Bazılarından biz nefret etsek de, söyleyemediğimiz duygularımız nedeniyle onlar bunu bilmeyecekler. Bazı hayatlar birbirlerine değmeden geçecek. Uzak ve habersiz ilişkiler olacak. Bazıları sizi seviyor diye kapınızı açarken, asıl sizi sevenleri asla görmeyeceksiniz. Gözünüz ve yüreğimiz hep uzaklarda olacak. Dibimizdeki değerleri küçülterek, boş hayallerin çapını büyüteceğiz, gözümüz uzaklara takılı kalacak.

 

Bazıları erişemeyecekleri masal ülkelerine göz dikerler. Onların hayalleri maalesef hayal ve sanal değildir. Sahip olma mekanizmalarında duygu yoktur. Özlem yoktur. Sadece yakıp yıkan masal kahramanları gibilerdir. Kılıçlarını, silahlarını kuşanıp “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de gelmesek de o ülke bizim olacaktır” derler. İyi insanların yaşadıkları mutlulukları savunmasız yakalamak için her türlü hileye başvuruyorlar. Keskin zekanın küpüne zarar verdiği bu akıllı insanların, unuttukları çok şey vardır. Kendi küplerine düşüp boğulabilecekleri. Güzel hikayelerin güzel insanları, sonunda hep kazanırlar. Çocukluğumdan bu yana, dinlediğim masallardan aklımda kalan tek güzel şey: “İyilerin hep kazandığı” zor olsa da masallar hep güzel sonlanır. Günümüz masalları daha da acımasız. Akıl almaz entrikaların döndüğü, ilişkilerin de özlenecek hiçbir şey yok. Masallarımızı kabusa çeviren, uzak ülkelerin özlemleri olmak istemiyoruz.

Hepinize iyi hafta sonları diliyorum sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.