Takip Et
  • 2 Aralık 2022, Cuma

GAZETECİ?!

TMMOB Aydın İKK sekreteri değerli kardeşim Tunç Erlaçin geçenlerde sosyal medyada şunları yazıyordu. ‘ Tıp fakültesi mezunu olmayanın doktorluk yapamadığı, hukuk fakültesi mezunu olmayanın avukat, hakim, savcı ve noter olamadığı, mühendislik fakültesi mezunu olmayanın mühendislik yapamadığı, diş hekimliği fakültesi mezunu olmayanın diş hekimliği yapamadığı, veterinerlik fakültesi mezunu olmayanın veteriner hekimlik yapamadığı, eczacılık fakültesi mezunu olmayanın eczacılık yapamadığı, işletme, iktisat, ekonometri vs (4 yıllık fakülte) mezunlarının Mali müşavirlik ve muhasebecilik yapamadığı bir ülkede klavye başına oturup da üniversitede hiçbir gazetecilik programı eğitimi almadan gazeteciyim diyen kişiler olduğu sürece bu ülkede herkes her şeye layıktır. Ağlamak, sızlanmak faydasız… Değişim başlayacaksa önce oradan başlayacak. A ile B'yi yan yana getiremeyen insan oturmuş topluma yön veriyor.! Hadi evlat hadi!!’

Yazılarımda her zaman şunu belirtiyorum. Türkiye'de 3 meslek var ki yetenek, diploma ve kabiliyet istemiyor. Gazetecilik, müteahhitlik, siyaset bu üç mesleği hiçbir yeteneğiniz olmadan, diplomanız bulunmadan yapabilirsiniz.

Aslında gazetecilik ‘ Temas ve Mesafe mesleğidir.’ Bunu anlamayanlar sadece birilerine temas ederek sürekli onlarla kalıyorlar.

Önce gazeteci kimdir? Onu sorgulayalım.

Gazeteci; haberleri dürüst, etik ve tarafsız şekilde araştırma, belgeleme, yazma, sunma ile görevli meslek profesyonellerine verilen unvan dır. Bu kadar net. Peki, muhalif gazeteci ne demek? Ya gazetecisinizdir ya da değilsinizdir.! Ya iyi gazetecisinizdir, ya da vasat gazetecisinizdir.! Yapılan haberin, iktidarı ya da muhalefeti eleştirir olması veya övüyor gözükmesi gazetecinin sorunu değildir. Gazetecinin kabesi hakikattir. Gazeteciyi gerçeğe bağlı olup olmaması ile değerlendirilebilirsiniz. Gazetecilik mesleğini örtü olarak kullanan (iktidarın ya da muhalefetin yanında) tetikçi, sığ, amigo kişilerin varlığı her daim oldu. Bir süre sonra da efendileriyle birlikte yok olup gittiler. Okuyucunun itimatı - güveni olmayan bu meslekte kalamaz. ‘Muhalif gazeteci, tanımının kökü şu; Türkiye'deki temel sorunlarımızdan biri sosyolojik kimlik karmaşasıdır. Toplumsal bir varlık olarak insanın çok kimliği vardır; meslek, siyaset, din – mezhep, taraftar, hemşehri gibi…

Gazeteci, haber yaptığı gerçeklere diğer kimliklerini veya duygularını karıştıramaz- karıştırmamalıdır. Gazeteci, objektiftir. Gazeteci, olayı gösteren aynadır. Tarihin en önemli tanığıdır. Ustam Hasan Pulur şöyle derdi; ‘ Biz karbon kağıdıyız, olayların üzerindeki halka yansıtmak için… Ülke Cumhurbaşkanının konuşacağı etkinliğe davet edilen bir gazeteci (kişisel mazereti yoksa) neden katılmak istemez. Örneğin; Abdullah Öcalan veya Selahattin Demirtaş ile görüşme izni çıksa siyasi gerekçe ileri sürerek gitmeyene gazeteci denir mi? Mesleği ne hale getirdiler?

Evet kimlik karmaşası yaşıyoruz. Bunu yaygınlaştıran sosyal medya ‘tık’ ları oldu.! Gazeteci siyasi figüre dönüştürüldü. Her mahalle gönlünü hoşnut edecek yazılar, konuşmalar bekler oldu. Kimi gazetecilerde buna göre pozisyon almaya başladı. Böylece algı, hakikatın önüne geçirildi. Gazetecilik, erozyona uğratılarak yozlaştırıldı. Gazetecilik, maraton koşucularına benzer; iktidarlar gelir geçer, kalıcı olan gazetecinin kuyumcu terazisinde tartıp yayınladığı haberlerdir.

Yandaş gazetecilik ile fondaş gazetecilik üzerine çok sayıda görüş bildirildi ve halen bildiriliyor. Gazeteci tartışılıyor. Nedir? Ne değildir? Nasıl olmalıdır? Benim araştırmalarıma ve gözlemlerime göre gazeteci için 5 farklı ölüm vardır. Bir gazete ya da TV sahibi, bir gazete muhabiri, bir gazete yazarı, 5 adımdan birini ya da birkaçını atarsa ölmüş demektir. Hepsini yaparsa zaten doğmadan ölmüş sayılır.

1-Gazeteci asla kendinden bahsetmemelidir. Okur gazeteciyi değil onun yazacağı ‘bilinmeyeni- gizleneni’ merak eder.

2-Gazeteci, yazılarında hiç kimsenin ve hatta okurun bile ‘dalkavukluğunu-yağcılığını- yandaşlığını’ yapmayacaktır. Gazeteci, okurun kiralık katili değildir.

3-Gazetecinin dili temiz, anlaşılır olmalı, anlatımı düzgün ve herkesin anlayacağı, kavrayacağı, sindireceği ve okurun üç satırı okuduktan sonra yazıdan vazgeçmeyeceği bir üslup kullanmalıdır. Okurun anlamadığı yazı, gazetecinin ölümüdür.

4-Gazeteci, bilineni, duyulmuş olanı yazmamalıdır. Okur, duyulmayanı okumak ister.

5-Gazeteci kalemini, asla kimseye vurmak için ve asla kimseyi savunmak için kullanmayacak ve kullandırmayacaktır.

Gazetecilikte ‘ kalemine efendi olmak’ en önemli ilkedir. Kaleminde özgür olmak ‘yüzde yüz bağımsız bağlantısız’ duruştan geçer. Gazeteci iktidarın yanında, onun yardakçısı, papağanı, borazanı olamaz. Aynı zamanda egemenin, güç sahibinin, zenginin, zorbanın, mafyanın, haksızlık yapanın, devleti ve halkı soyanın da yakınında duramaz. Kalemini kimseye satmaz. Kimseye kiraya vermez.

Bu konulara ileriki haftalarda da devam edeceğiz değerli okur…

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.