Takip Et
  • 15 Kasım 2019, Cuma

YAŞAMA SEVİNCİNİ KAYBETMEK

Türkiye, bir haftadır arka arkaya gelen intihar vakalarını konuşuyor. En az bu intihar haberleri kadar acıklı başka bir hal ise iktidar yandaşları iler muhaliflerin bu intiharlar üzerine yapmaya çalıştıkları algı oyunları…

Bir yanda intihar edenlerin aslında yokluktan intihar etmediğini, paralarının olduğunu ispat etmeye çalışan yandaşlar, diğer yandan bu intiharlardan yola çıkarak ekonomiye dair zehir zembelek tespitler, eleştiriler yapan muhalifler.

Son üç gündür intihar edenlerin paraları var mıydı, yok muydu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Umutları yoktu! bu intiharları siyasi tartışmalara meze yapıp memlekette her geçen gün özellikle de genç nüfusta daha da artan umutsuzluk halini gelenler şunu bilmeli ki bu intiharlar ne ilkti ne de son olacak!

Son iki yılda 42 öğretmen hayatının baharında mesleğe atanamadığı için intihar etti! Onları hatırlamamız için siyanürle mi intihar etmeleri gerekirdi? İnsanlar paraları kalmadığı için değil, hayatta tutunacak dalları kalmadığında yaşamlarına son veriyor.

Yoksulluk, çok önemli ve ülkeyi yönetenlerin çözmek zorunda oldukları sosyal bir sorun. Ancak yoksulluktan daha da hayati olan ve sadece ülkeyi yönetenlerin değil, hepimizi bağlayan, sorumlu kılan başka bir sorunumuz var. umutsuzluk, Hz Ali: “Bir köyde bir insan açlıktan ölürse, bütün köy katildir” demiştir. Hz Peygamberimiz ise: “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” demiştir.

Peki bir ülkede insanlar umutsuzluktan ölüyorsa?

Psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek’de son olayları şu şekilde değerlendiriyor: “Toplumun bir kesiminde öğrenilmiş çaresizlik var. Adam banka, kredi borcunu ödeyemiyor kendini çaresiz hissediyor. Hayata karşı çaresiz hissediyor bu sefer depresyona giriyor. İntihar nedenleri arasında depresyon en fazla görülen durumlardan biridir.”

Psikiyatrist Cemal Dindar ise: “Yaşananların sadece yoksullukla açıklanmayacağını düşünüyor.

Hem İstanbul’da hem Antalya’da toplu intiharlar oluyorsa bu artık psikiyatrik bir olgu değildir. Toplumda çok büyük bir derdin, acının biriktiğinin işareti. Bu derdi anlamak, çözüm bulmak sadece uzmanlarla olacak bir şey değil. Ülkeyi yönetenlerin, ülkede bu büyük acıya karşı karına kar katanların bu topluma ne yapıyoruz diye düşünmesi lazım.

Bu sadece fakirlikle de açıklanacak bir durum değil, toplum olma vasfını yitiriyoruz sanırım, bir çözülme yaşanıyor.”

Bireysel intiharların son yıllarda artmasına karşın toplu intiharların bize başka şeyler söylediğini belirten Dindar sözlerini öyle sürdürdü: “ülkemizde önce bu kadar kısa aralıklar ile böyle tekrarlayıcı aile intiharları hatırlamıyorum. İstanbul’un Fatih semti muhafazakarlığın simge semtlerinden.

Ancak görüyoruz ki Anadolu dindarlığının ve mütedeyyinliğinin esamesi kalmamış. Bir zamanlar komşusu açken tok uyuyamayanların olduğu bir toplum vardı. Bir taraftan toplumsal dayanışma var denirken bir taraftan bu tür olaylar oluyorsa toplumsal bağların büyük ölçüde çözüldüğünü gösterir bu olaylar. İster birlikte karar vermiş olsunlar, isterse bir aile üyesinin ağır depresyonlarda çok gördüğümüz zalimlerin dünyasına diğer sevdiklerini bırakmama kararı biçiminde olsun bunlar, o her şeyin kalesi olan kutsal ailenin intiharı…”

Psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek de yaşanan vakaların maddi sorunlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığının bilinemeyeceğini, bunun için bir psikolojik otopsi yapılmasının şart olduğunu belirtmiştir. Beyazyürek, psikolojik otopside kişinin intihar girişiminin olup olmadığından, ailesinde daha önce intihar eden olup olmadığına ve geçirdiği rahatsızlıklara kadar her şeyin araştılıması gerektiğini söyledi. Beyazyürek buna karşın maddi sorunların insanları depresyona sürükleyeceğinin de dikkatte uzak tutulmasının önemine dikkat çekti.

Uzmanların görüşleri yukarıda aktardığım gibi. Benim görüşüm, ise bu intiharların nedeni yoksullık ve mutsuzluk değil sadece bu insanlar içinde bulundukları toplum da yaşama sevincini kaybetmişlerdi. Ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı “İnsan hayal ettiği sürece yaşar” demiş.

Bu insanların hayalleri yok olmuştu, ya da yok edilmişti! Yaşamaları bu nedenlerle zaten mümkün değildi.

Hepinize mutlu hafta sonları değerli Denge okurları.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.