Takip Et
  • 14 Haziran 2019, Cuma

Mendil satan çocuğun burnunu koluyla silmesi kadar acımasız bu hayat…

Onunla bayramın ikinci günü Sevgi plajının kapısında karşılaştım. “Mendil alır mısın abi?” dedi, kirli ama güzel yüzüyle. “Yok” dedim. “Sağol, benim var”, “Olsun sonra kullanırsın” dedi titrek sesiyle.

“Peki” dedim, “Ver bir tane” uzattım parayı, sevindi. “Mendil kalsın” dedim, gücendi. “Olmaz öyle şey, ben dilenci değilim”, “Peki” dedim, “Peki, kızma” aldım mendili elinden sordum: “Adın ne senin?” “Murat” dedi. “Murat ama arkadaşlar ince der, zayıfım ya hani.”

“Annen, baban yok mu senin?”, “Bilmem vardır her halde. Hiç görmedim ki.” “Peki nerede yaşıyorsun sen?” dedim. “Her yerde” dedi, hem de gülerek… “Nasıl yani her yerde?” “Öyle sınırlamıyorum kendimi sizler gibi” dedi ve patlattı kahkahayı. Haksız sayılmazdı hani…

“Kimden alıyorsun sen bu mendilleri?” “Sakallı Mehmet Amca’dan” “Kaçtan veriyor sana tanesini?” “İki yüz elli’den” “Ne yani hiç para almıyor mu Mehmet Amca’n senden?” diye sordum şaşkınlıkla. Biraz kızgın baktı yüzüme: “Siz hep böylesiniz zaten, karşılıksız iyilikten anlamazsınız.” “Niye ki?” dedim, anlattı: “Bir keresinde bir abla ağlıyordu, Abla mendil alır mısın? Diye sordum, defol!.. diye bağırdı bana. Oysa, oysa vallahi satmayacaktım ben ona, gözyaşlarını silsin diye uzatmıştım mendili. Anlamadı… Ama ben yine de gizlice koydum çantasına.”

“Peki” dedim, ben bir yıllık mendil ihtiyacımı alsam senden, bir seferde, topluca yani olur mu?” “Olmaz” dedi kafasını iki yana sallayarak. “Olmaz!.. O zaman benim bütün günlerimi satın alırsın. Satılık olanlar sadece mendiller abi. Günlerimi bırak, bana kalsın…”

Sevgi plajının kapısında karşılaştığım çocukla aramızda geçen diyalog beni yıllar öncesine götürdü. Konu benim geri zekalılığım ve alt geçitte mendil satan ufaklık. Şöyle ki bu oturduğum evde ve mahallede ikinci senem. Geçen sene yoktu herhalde ama birkaç aydır, ya da ne bileyim yaz başından herhalde, demir yolunun altındaki geçitte 8-10 yaşlarında bir erkek çocuk mendil satıyordu. Mendil alır mısınız abi, mendil alır mısın abla veya amca diye öyle bir terennüm ediyor ki her defasında “Aman yarabbi bu çocuk niye burada yalvarırcasına mendil satmaya uğraşıyor ki?” Dağlara, taşlara isyan ediyordum.

Küçüklüğümde hep hayal ederdim. Büyüyünce o ağlamaklı gözle bakan mendil satan çocuğa ne olduğunu soracaksın, sevgini göstereceksin, ona sıcak bir yuva sağlayacaksın türünde kendime telkinlerde bulunuyordum.

İşte tüm bu birikmişlikle mendil satan çocuğa bir şeyler söylemek istedim, biri seni ciddiye alıyor, biri senin burada böyle betonun üstünde oturmana dayanamıyor. Biri seni gerçekten önemsiyor. Demek istiyorum ama diyemiyorum.

8-10 yaşlarındaki çocuğa yanaştım, “Adın ne senin? Dedim. “Tayyip” dedi. Beni bir gülme aldı. “Mendiller ne kadar?” dedim. “2,5 lira” dedi. Yere bir on lira attım ve mendilleri almadan oradan uzaklaştım. Tüm bunlar olurken dikkatimi çeken şey çocuğun umursamazlığı idi.

Çocuk bana kendimi çok değersiz gibi hissettirmişti. Üstüne tabii bir de tükenmeyen bir utanç ve pişmanlık… Ertesi gün yine aynı yerden geçmem gerekti o “Mendil alır mısınız” diye bağıran çocuk beni görünce sustu ve yanından geçerken de başını başka tarafa çevirdi. Yaptığım hata bana pahalıya patlamıştı. Sevgi plajında o sevimli küçükle karşılaştığımda yıllar önceki hatalarımdan ders alarak çocuğun gönlünü almaya çalıştım. Umarım kendimi affettirmişimdir.

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.