Takip Et
  • 2 Aralık 2016, Cuma

Okumuyoruz!...

Gerek yüz yüze konuştuğum kişiler, gerekse telefonla haberleştiğim arkadaşlar ''Seni okuyoruz, yazılarınızı beğenerek takip ediyoruz'' diyorlar. Ben beğenilere bakıyorum, otuzları bile geçmiyor. Şaşırıp kalıyorum. Facebook’ta da belirli bir kitle var her şeyi takip ediyor fakat ne bir yorum ne de beğeni butonuna basma var. ''Ne yapıyorsunuz'' diyorum, ''Bakıyoruz'' diyorlar. ''Öküzün trene baktığı gibi mi?” diyorum, bana da bakıyorlar.

Yıllar öncesinden tanıdığım bir kişi vardı, Hüseyin Efe, Teknik Ziraat'ta (şimdi ki Tarım İl Müdürü) memur olarak çalışırdı. Daha sonraları Pınarbaşı'nda Efe Aile Çay Bahçesi'ni işletiyordu. Hüseyin Efe her yerel seçimde ortaya çıkar belediye başkanlığına bağımsız adaylığını koyardı. Hemen beni arar “Özer, bağımsız adaylığımı koydum sen de yardımcım olacaksın” derdi. Adımın Tuncer olduğunu bildiği halde bana Özer diye hitap ederdi.

Ben de ona bağımsız adayların kazanmasının güç olduğunu anlatmaya çalışırdım. Bir yerel seçim öncesi yine geldi; “Özer bu defa tamam bu iş. Tüm aile beni destekliyor” dedi. Bunlar 10 kardeşler. Eşleri, çocuklar etraf fazlasıyla bir hayli kalabalıklar… Her neyse seçimler yapıldı. Hüseyin Efe’ye sandıktan bir oy çıktı. Herkes o bir oyu kendisinin verdiğini iddia ediyordu. Hüseyin Efe muhataplarına şöyle bir baktı, “Öyleyse ben kendime oy vermemişim” dedi.

Yüzüme bakarak ''Sizin yazılarınızı okuyoruz'' diyenler olduğunda aklıma hemen Hüseyin Efe’nin seçim macerası geliyor nedense?

OKUMA ALIŞKANLIĞI KÜÇÜK YAŞTA BAŞLAR

Toplum olarak aslında pek fazla okumaya eğilimli değiliz. Her seferinde okumaktan kaçar, sıkılırız. Bir romanı okumak yerine, ''Filmi çıksın da izleyelim'' deriz. Bir nevi daha kolay gelir bize. Çoğu zaman kitap okumayı vakit kaybı olarak görürüz. Orhan Pamuk “Bir kitap okudum hayatım değişti” diye boşuna söylemiyor. Kitaplar insanlara çok şey öğretir. Kitap, gazete, dergi okuduğunuz zaman siz kafanızda bir obje yaratırsınız. Okurken kendiliğinden zihninizde canlanır, okudukça şekillendirirsiniz. Adeta beyninizde filme dönüştürürsünüz onları. O şekilde hareket verir, orada konuşturursunuz karakterleri. Fakat film de ise size bambaşka karakterler, bambaşka tipler sunarlar. Siz de kabullenmek zorunda kalırsınız.

Okuma alışkanlığı küçük yaşlarda başlar. ''Ağaç yaşken eğilir'' tabiri tam bu noktada söylenebilir. Öncelikle kişinin ilgi duyacağı, kısa yazılar olmalıdır.

Örneğin; arabaları çok seven bir kişi, öncelikle araba resimlerinin olduğu kitap, gazete ve dergilerden başlayabilir. Bir süre sonra kendi isteği yönünde birkaç kitap okuduğunda, aslında farkında olmadan bu alışkanlığı kazanmış olur. Ardından araba ile başlayan okuma faslı, gemilerle, sonra bitkiler, insanlar olarak dallara ayrılır. Her okuduğu yazıda yeni bilgiler edinir ve meraklanır. Bir kitabın içerisinde geçen bir cümle, onu bambaşka yerlere götürebilir. Araştırma eğilimine girer. Böylelikle aslında bilgi bilgiyi doğurmuş olur.

Daha sonra tavsiyeler işin içine girer. İnsanlar başkalarının övdüğü, beğendiği şeyleri daha çok merak ederler. Hepimiz, etrafımızdaki insanların bir kitabı çok dillendirmesinden ve bizim onu merak etmemizden dolayı okumuştur. Çevrenizde size bir kitabı okumanızı öneren insanlar var ise ve size o kitabı övüyorsa siz de okumak istersiniz.

UZUN YAZILARI OKUMAKTAN KORKMAYALIM

Bu nedenle kitap okuma alışkanlığı tetiklenebilir. Kitap okumaktan ya da uzun yazıları okumaktan korkmamak gerekir. Öyle bir alışkanlık haline geldik ki bir yazıyı okumaya başlamadan ilk önce yazının uzunluğuna bakıyoruz. Eğer uzun ise “Aman boş ver kim okuyacak şimdi bunu, özeti yok mu bunu?” diyoruz. Çağa ayak uyduralım derken, çağın gerisinde kalıyoruz aslında…

O yüzden her daim yanımızda bir kitap olmalı, okumalıyız. Bilgisayar ortamından okuduğunuz yazılar ile, elinizdeki kitaptan okuduğunuz yazılar arasında fark vardır. İkisinden de ayrı ayrı zevk alırsınız. Ön yargılarınızı yıkıp elinize kitap almalı ve önce sevmelisiniz. Kitabın kalınlığı gözünüzü korkutmamalı ya da kim okuyacak bu kadar sayfayı diyerek içinizden geçirmemelisiniz. Bunu başardığınızda siz de okumayı sevecek ve okuma alışkanlığını kazanmış olacaksınız.

Peki gazete, dergi, kitap okumazsanız ne olur? Bir kere hiçbir yerde kendinizi ifade edemezsiniz. Şey yani, belki gibi üç-beş kelimeyle yaşamınızı sürdürürsünüz.

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.