Köşeci
17 Eylül 2014, ÇarşambaTweet |
Toplumda temsil nasıl olmalı?
Yanlış siyaset alışkanlığı dediğimiz ırk, mezhep, sınıf, görüş ve ideoloji farkı olan bizim gibi düşünmeyen yaşamayan insanlara dışlamamız ve onlara tok saymamızdır değil mi?
Geçmişten örnekler verdiğimizde “Doğu sürgün yeriydi”, “Sağ iktidarda ise solcuya, solcu iktidarda ise sağcıya” yaşam hakkı tanımaz bir şekilde devlet yönetiminden uzak tutardı deriz..
Hatta şimdiki siyasetçiler, siyasetçi mi? “Eski abilerimiz olsa şu adamı sabaha bırakmaz. Görevden alırdı" deriz..
Bunları konuşurken bir anda ortaya çıkan AK Parti, toplumun tamamını kucaklayıcı bir söylemle bir nevi herkesin umudu haline gelmişti ve bunun sonucunda AK Parti her seçimde oyunu artırarak bugünlere geldi.
Son yapılan seçimde de yine halk, oyların büyük bölümünü AK Parti adayına vererek Cumhurbaşkanı yaptı. Elbette toplumda bir kesim ve Batı da olan Aydın ve sahil şeridindeki illerde yaşayanların aksi yönde kaygıları var ve bu giderilemedi. Bunun değişik nedenleri var. Özellikle bu nedenlerinden birinin AK Parti'ye baştan beri şaşı bakan ve içine girip yönetici olmayan “vasıflı” insanlarımızın dışarıda kalmalarıdır. Tabi ki tek neden de bu değildir. Ama bazı illerde kuruluşunda görev alanlar adeta kutsal AK Partili olmuşlar ve kendi yanlışlarını doğru kabul etmeye devam etmişlerdir ve buda doğal olarak o illerde oy olarak yansımamıştır.
Yeni kurulan Davutoğlu hükümeti bazı illerde ellerini ovuşturanlara ve buna çanak tutanlara fırsat olmuştur. Özellikle tamda bu esnada yerele verilen eğitim camiası için aslında doğru olan “Yerelin kendi müdürünü seçme hakkı” şu aralarda birçok ilde olduğu gibi Aydın’da da gündemin ilk meselesidir. Müdür atamalarıyla ilgili ortalıkta anlatılan ve konuşulana baktığımızda sanki başka görüşten, inançtan, fikirden olana "Müdür olamazsın" denilmekte daha vahimi "Aydın'da Aydınlı kaç müdür vardır?" sorusu ciddi şekilde sorulur hale gelmiştir.
Bu süreçten herkesin rahatsız olduğunu düşünüyorum. Ama nedense sürecin çokta mantıklı gittiği söylenemez. Eğitimde Türkiye’nin göz bebeği olan Aydın neden böyle bir süreç yaşıyor? Eğitimde bu kadar kaliteli sonuç alan şehrin çocukları neden müdür ve devletimizin üst düzeylerinde görev almazlar veya aldırılmazlar sorusu yüksek sesle söylenmeye başlamıştır bilesiniz.
Esas konuya döner isek AK Parti'nin genel siyaset felsefesine aykırı bir çalışmayla eğitim camiasında yaşanan karmaşa ve hatta komediyi genel merkez ve ilgili makamlar öğrenince size sorarlarsa ne diyeceksiniz?
Efendim Aydın var ama Aydınlı yok mu diyeceksiniz?
Efendim, Alevi var ama yok mu diyeceksiniz?
Efendim Kürt var ama yok mu diyeceksiniz?
Efendim Türk var ama yok mu diyeceksiniz?
Efendim roman var ama yok mu diyeceksiniz?
Yoksa efendim hepsi var ama yıllardır onlar idare etti. Şimdi biz idare edelim mi diyeceksiniz? Bu vb. soruların cevabını vermek çok kolay olmaz bence yol yakınken kılavuzları gözden geçirmek zorundasınız. Yoksa bu süreç, bir süre sonra sona erdirmek istediğiniz insanlardan önce sizin sonunuz olabilir. Çünkü çalışkan, başarılı ve ödülü hak eden her kim olursa olsun hak ettiği değeri önce devlet vermek durumundadır ki sonra halktan istemeye yüzü olsun. Başarılı olan neden başarılıdır? Başarısız olan neden başarısızdır? Bu sorunun cevapları nefis ve taraftar korumaktan öne geçmek durumundadır. Çünkü, siz değilsiniz devletsiniz? Devleti idare edenlerin meselelere bakışı at gözlüğüyle olmamalıdır. Eğer at gözlüğü ile bakılırsa bir adım sonra kimin çukura düşeceği belli olmaz. Bu ülkede yaşayan her insan 1. Sınıftır eğer eksik ve yanlışı varsa da en büyük sorumluluk eğitimcilerde yani Mili Eğitim'de olacaktır.