Kamu Kurumları ve Odalarımız rakip mi?
19 Şubat 2014, ÇarşambaTweet |
Oda denildiğinde elbette ilk akla gelen evin odasıdır ancak; anılan odalardan kastımız “kamu kurum niteliğinde sivil toplum örgütü” sayılan ve kanunlarla görev ve yetkileri belirlenmiş Deniz, Ticaret, Sanayi, Borsa ve Esnaf ve Sanatkârlar odalarıdır.
Anılan ve kamu kurum niteliğinde odaların içinde sayısal olarak en büyük ekonomik olarak en küçük bütçeli odalar doğal olarak Esnaf ve Sanatkârlar odalarıdır.
Günümüzde her şeyin değeri maalesef sayısal insan gücüne değil de ekonomik durumuna bakarak hareket edildiği için sanki Esnaf ve Sanatkârlar Odaları başta Valilik olmak üzere birçok kurum tarafından adeta yok sayılma noktasına gelmiştir.
Bu bakış elbette sadece yereldeki bir sonuç değildir. Esnaf ve Sanatkârların sessiz çığlıklarına yok sayanların getirdiği bir sonuçtur ama mesele sadece o bakış açısından da kaynaklanmamaktadır.
Sorumsuz Oda Başkanlarımız yok mu?
Sorumsuz Birlik Başkanlarımız yok mu?
Sorumsuz Federasyon Başkanlarımız yok mu?
Sorumsuz Konfederasyon Başkanlarımız yok mu?
Elbette var yani bir sorun veya ciddiye almama ve ciddiyetsizlik var ise elbette bunun birden fazla nedeni vardır ve bu mesele bir çözüme kavuşmalıdır.
15 yıldır Esnaf ve Sanatkârlar Odalarında görevli bir hizmetçiyim. Bugüne kadar çalıştığımız Valilerimizin tamamıyla pardon Bir önceki Valimiz Sayın Kerem AL ve Son Valimiz Sayın Erol AYYILDIZ’A kadar Odalarımız ve Valimizle diyaloglarımız çok iyiydi ama ne olduysa ve hep dikkat çektiğim son 4 yılda sürekli Esnaf ve Sanatkârlar Odalarına karşı bir tepeden bakma ve küçümseme olduğu açıkça ortadadır.
Bu bakışın bu noktaya gelmesinde elbette Odalarımızın sorunlarına çözmesi gerekenlerin de yani bazı Birlik ve Federasyon başkanlarımızın şaşı bakışı da etkindir. Daha yakın bir zamanda Nazilli ilçemizde seçime katılan bir federasyon başkanım dedi ki “130 hazirunu olan bir odanın gücü ne olur ki?” elbette ben gereken cevabı verdim düzeltmeye çalıştı ama bu hastalık öncelikle içerden başlamıştır.
Bugüne kadar yaptığımız tüm etkinlik ve toplantılarda davet ettiğimiz Aydın Valimiz eğer kendi gelemiyorsa mutlaka bir Yardımcısını görevlendirirdi ama son dönemde bırakın görevlendirmeyi herhangi bir mesaj ve dönüşün olmaması belkide Devletimizin Esnaf ve Sanatkârlarımızın yüzüne bakamayacak hale gelmesindendir. Eğer böyle değilse bizleri onlarda “ yahu bunlarda para yok pul yok, boş verin bunları ” demek istemiyorlar mı? Yani o anlam çıkmaz mı?
Bir soru da şu; acaba büyükşehir oluyoruz diye Valiliğin böyle bir tutum mu sergilediği sorusu. Eğer böyle olsa o zaman değişik ilçelerde görmemiz gerekir di ben şu ana kadar görmedim inşallah bundan sonra görürüm de belki benim konuşmamdan dolayı bize dönüş olmamış diye avunurum.
Bu bakış bazı kurumlarımızda da kendini gösterdiğini biliyorum. Onlara çok da kızmıyorum. Cemaatin hocaya uyması doğal olandır.
Biz devletimizin hizmetinde devletimize en çok değer katan üreten, ürettikçe batan sessiz milyonların sesiyiz, gözüyüz, kulağıyız. Biz üşürsek memleket donar. Biz ağlar isek memleket yanar. Biz ah eder isek ahımız çok canlar yakar.
Sessizliğimiz korkumuzdan değil ahilik kültürünün kırıntılarından az bile olsa kalan terbiyemizden ve devletimize ve milletimize olan aşkımızdandır.
Bizlerin sabrını son noktaya taşımak isteyenlerin niyetinin kötü olduğuna inananlardanım. Esnaf ve sanatkârlarımızı sokaklara dökmeye çalışıyorsanız biz kolayla yola çıkmayız ama bilin ki biz yollara ve sokaklara çıkar isek bu ülkede kimse sokağa çıkamaz çünkü sokaklar, caddeler, Bulvarlar velhasıl yaşamın olduğu her yerde Esnaf ve Sanatkârlar vardır. Biziz sessizliğimiz yanlış anlaşılmasın. Biz elbette devletimizin işlerinin daha hızlı olması için kamu görevlilerinin boşa zaman harcamasını istemeyiz ama bu sadece bize karşı yapılıyor ise buna da dur diyebilecek güçteyiz. Çünkü kurumları temsil eden bizlerde sizler de oralardan gideceksiniz ama Esnaf ve Sanatkârlar hep buralarda olacak.
Lütfen takkelerimize sahip çıkalım kel’imiz görünmesin…