"İyi diyorsun hanım ama veriliveriyor mu?"
5 Kasım 2014, ÇarşambaTweet |
Hikaye şöyle; tek parti döneminde vergi toplayanlara “Öşürcü” deniliyormuş. Öşürcüler köylere giderler köydeki insanları köy meydanında toplarlar ve herkese sorarlar “neyin var ne vereceksin?” diye. Köyde yaşayanlar neleri varsa söylerler ve öşürcüler onlardan “devletin hakkı” diye bir bölümünü alırlar.
Köyde yaşayan bir cimri vardır köye her öşürcü geldiğinde öşürcüler "neyin var diye sorarlar?", “bir şeyim yok” der ve ona güzel bir dayak atarlar. Bu çok kez tekrar ettiği için cimri köylünün hanımı durumdan rahatsız olur. Yine köye öşürcülerin geleceğini öğrenen cimrinin eşi kocasına “bey her defasında köy meydanında dayak yiyip geliyorsun, bizden daha fakir olanlar bile bir şeyler veriyor dayak yemiyor sende al şu altını ver de bu kez dayak yemeden gel” der ve eşi "tamam" diyerek altını alır gider.
Öşürcüler gelir giderler ve evin hanımı bakar ki eşi yine dayak yemiş eve dönüyor ve eşine soruyor “bey ne oldu bu kez az verdin diye mi dövdüler?” Cimri, "yoo ondan değil" deyince peki neden diye soran hanımına “öşürcüler herkese sordu neyin var diye herkes bir şeyler verdi. Sıra bana geldiğinde ben düşündüm taşındım verdiğin altını vermek istemedim bende bir şey yok deyince dayağı yedim” diyor. Eşi kızarak diyor ki "bey altının önemi yok keşke sen dayak yemeden gelseydin bak ele güne rezil oluyoruz" deyince cimri bomba gibi bir cevap verir; "Hanım iyi güzel diyorsun da veriliveriyor mu?"
Hikayeden de anlaşılacağı üzere “almak” ve “vermek “ çok zıt ve herkesin dengeli götüremeyeceği yaşam biçimidir. Bunu neden mi anlattım geçen hafta ticaret odamızın güzel bir organizasyonu vardı ve TOBB Başkanı Rifat Hisarıklıoğlu da katıldı. Aydın ekonomisiyle ilgili kısa ve öz değerlendirmeler yaptı. Bir nevi içinde yaşadığımız cenneti anlamamız gerektiğinin altını çizdi. Orada verdiği birkaç örnek vardı. Örneğin Dünyanın en güzel şehrinde yaşadığımızı, marka şehirlerden daha çok paramız olduğunu bizlere vurgulayarak anlattı.
Peki, bizdeki bu paralar nerede? Bu paralarla bazıları başka illere veya başka ülkelere kaynak sağlıyor. Aydınlı kendi paralarını ve imkanlarını kendileri kullanmıyorlar. Kullanmamız için çalışan da olmaz biz kendi öz kaynaklarımızı ne kadar doğru kullanabildik? Halk olarak beklentimiz ve talebimiz nedir? Yarınlara dair plan ve projelerimiz nedir?
Elimizde olan imkan ve güçleri bizler öbür dünyaya götürmeyeceğiz ve bilhassa onların hesabını vereceğiz. Eğer bir fani isek ki öyle olduğumuza inanıyoruz, eğer "komşun açken tok yatma” felsefesine inanan Müslüman isek neden yaşantımız tam tersine? Kimse kusura bakmasın bu ülkede gücü eline geçiren her kim olursa olsun kendini kaybediyor. Ve sonuç; varlık içinde darlık, yaşamın büyük bölümünü mutsuzlukla geçiriyoruz. Oysa elimizdeki imkanlar dahilinde paylaşımcı olsak, üretime, denetime, yeniliğe açık olsak bu şehirde sorunlar en aza inmez mi? İner ama kimsenin vermeye niyeti yok. Paketleyin bakalım paraları sonsuzluğa gittiğinizde o makamlar, paralar, şanlar şöhretler sizi kurtaracak mı? Yoksa doğru kullanmadığınız için yakacak mı? Allah, imkanı ölçüsünde yardım eden Allah rızasını kazananlardan eylesin.