Alfabe ‘acze ’düştü…
16 Mart 2016, ÇarşambaTweet |
Ülkemizin başkenti ve Aydın’da yaşadığımız sorunlar bizleri o kadar etkiledi ki ne diyeceğimizi, ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız.
Hepimizin söyleyecek çok sözü var ama biliyorum ki çoğumuz ‘edep ya hu’ deyip içimize atıyoruz.
Ne söylerseniz, ne yazarsanız, ne düşünürseniz illaki ‘ bir tarafa’ veya ‘kendi menfaat veya aleyhimize mi’ diye bakar olduk.
Oysa bizim ortak adımız Müslüman ve Türk’tür. Elbette tarih boyu mazlumların yuvası, sığınağı olmuş Türkiye Cumhuriyeti’nde her ırk ve inanca sahip insanlar vardır ve olabilir/olmalıdır.
Sorun şudur. Son dönemde bu memleketin ‘has evlatlarına karşı’ , ‘ Vatanımıza kendilerine uydurmak isteyen azınlıkların’ çoğunluk gibi muamele görmesi sorununu yaşıyoruz. Doğal olarak da süreçte kim ‘has’ kim ‘üvey’ muamelesi görmesi gerektiği noktasında karmaşa var ve burada en çok ezilenler ‘ sessiz, kanun ve kurallara bağlı’ insanlarımız ezilmeye devam ediyor.
Devletimiz uzun zamandır ‘ üveyi’ ‘has’ yapayım derdine düştü, ama bu işin doğası gereği ‘ hak etmeyene hak etmediği değeri verirsen seni boğar’ mantığına haklı çıkarmıştır.
Ülkemizde geldiğimiz noktada yüksek sesle düşünmek ve herkesin ‘doğrudan’ yana tavır alması gerekmektedir.
Önce biz millet olarak ‘ortak doğruları’ ortaya koymalıyız ve buna göre herkes duruşunu yeniden düzenlemelidir.
Hiç kimse karşı, Irk, inanç, ideoloji, düşünce ve yaşam şeklini uzlaşılacak doğrular çerçevesinde müdahale etmemeli ve kimse ‘ben olacağım, ben olmazsam, seni yok edeceğim ’ gibi asalak bir hataya düşmemelidir.
Genelde ve yerelde yaşadığımız sorunlar ortaktır. Aydın bu sorunları biraz daha çok hissediyor olması ‘kanun ve kurallara’ uyan vatandaşın çokluğundandır. Elbette kanuna uydukları için canları yandığı konusudaki rahatsızlığını yüksek sesle dillendiren insan sayımız artmaktadır.
Devletimiz eğer bu ülkede kontrollü olmak istiyor ise öncelikle site yöneticiliğini, yerelde belediye ve polis/jandarmaya verilecek yeni yetki ve düzenlemeler yapmalıdır ve hiç kimse bu saydığım kurum ve kuruluşlardan izin almadan ‘ aynı binada’ bile yer değiştirememelidir.
Dünyanın hiçbir yerinde bizdeki gibi kontrolsüz ve beynelmilel ‘özgürlük’ yoktur. Aydın’a veya herhangi bir il’e göç etmek istesek ve onlarca evi taşısak bizi kim karışır? Karışan olursa ‘canını okuruz’ ‘sen kim oluyorsun len’ deyip devam ederiz oysa bu bir kanun, yönetmelikle alışkanlık haline gelse kimse çevreden sorumsuz ve duyarsız olamaz.
Ülkemizde şehirlerin yoğun göç alması çok plansız ve şehirlerin kültürü değişiyor. Aynı binada oturan birçok insan birbirini tanımıyor? Bu eskiden İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde olur derlerdi, ama şimdi Doğu, Güney, Kuzey ve Batıda hangi ile gitsen aynı durumda. Yetmedi bir de 2 milyondan fazla Suriyeli komşularımız geldi dolayısıyla bu yapı içinde devletimizin ve milletimizin güvenliği için çalışanlarımızın takibi mümkün değildir.
Son 1 yılda çok sayıda terörist faaliyetler oldu ve bunların önlenmesi için elbette çok yöntem ve çok öneri vardır. Her şey bir yana bu olaylarda çok sayıda bu ülkenin değerli insanları teröre kurban gitti. Yani ölenle öldürenin bu ülkenin insanı olması insanı daha çok üzüyor. Elbette bunlara söylenecek çok söz var, ama ne kelimeler, ne de alfabede harfler yetiyor. Haberleri izlerken ağlamaktan yoruldum. Şehirlerine teröristlerin hâkim olmasından dolayı evlerinden olan kardeşlerimize, çocukların sınava girmek için başka illere gidişinden rahatsızım, ülkesini savunamayıp bizim ülkemize sığınanların durumundan rahatsızım, olayları günübirlik, menfaatçi ve anlık yorumlayanlardan iğrendim. Resmi ve sivil tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin. Sabır, sabır, sabır… Nereye kadar?