Adaletin bu mu dünya?
1 Mart 2017, ÇarşambaTweet |
Çocukluğumuzda beri hep ırkımız, dinimiz, vatan ve milletimizle övünür,
her zaman dünya devlet ve milletlerinden daha iyi olduğumuza inanırız.
Tarih boyunca ezenin değil ezilenin yanında olan devlet ve milletimizin, bu yönüyle düşmanları tarafından bile kıskanıldığını düşünüyorum.
Yakın tarihe baktığımızda her bölge, din ve milletten insanın sığındığı ülke olmuştur Türkiye ve Türk milleti ama bu arada en çok kaybeden nedense Türkiye ve Türk milleti oluyor.
Kendi öz evladını korumayı unutmuş, tamamen dünya devletlerinin menfaatleri için kurgulanmış sisteme ayak uydurur hale gelmiş bir yönetim anlayışı, ülkemiz içinde birçok soru ve sorunu yaşamamıza neden olmaktadır.
Halkımızın büyük bölümü önce 'Devletim' ve 'Milletim' derken geldiğimiz noktada yaşanan sorunlar nedeniyle ‘ Devletin malı deniz yemeyen domuz’ mantığını sorgular hale gelmiştir.
Sözde güçlü ve dünyayı yönettiğini iddia eden devletlerin yönetim biçimi kirlidir ve bu kir o hale gelmiştir ki artık gizlenemez duruma gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde ABD’de bir tv kanalında Trump ile yaptığı röportajda spiker soruyor, ‘Siz eli kanlı katil Putin ile nasıl iyi diyalog kuracaksınız?’ Trump diyor ki ‘Siz içimizdeki katilleri görmüyor musunuz?’ İşte güçlü devletler bunlar ve bunların açtığı derin yaralar var.
Nedir bu yaralar?
'Saddam kimyasal silah üretti' yalanı... Arap baharı, Afganistan v.b. ülkelerde yapılan hata ve yanlışlar nedeniyle milyonlarca insan ölmüş, evinden olmuş, yakını kaybetmiş, tecavüze uğramış yani yaralı milyonlarca insan yaratmışlar ve bu yaralı insanların 3-5 milyonunu ülkemiz sahiplenmiş ve hala kendi insanına veremediği imkanları bu insanlara vermeye devam ediyor. Ülkemize gelen Suriyelilerin tamamının ülkelerine dönmesi mümkün değildir. Yarınlarda kimi iş, kimi eş bularak ülkemizde kalacaklardır. Hatta devletimiz, kendi vatandaşı 100 yıldır bir arsa sahibi değilken onlara ek biç diye yüzlerce dönüm arazi verecektir. Geçmişte bunların örneği çoktur.
Geçmişte Suriye’nin halkı ve devleti bize bağlı idi. Elbette hem komşularımızı hem de devletimizin Yahudilere bile sahiplendiğini düşünür isek yapılan doğru ama yöntem yanlış yani ülkenin her yanına dağılmaları doğru değildi. Yarınlarda bunların sorunlarını yaşayacağız. Önemli olan bunlara yaptığımız iyiliğin karşılığı olarak bize ihanet etmemeleridir. Yakın zamanda, Irak'ta yaşanan sorunlarda sahip çıktığımız insanların bir kesimi bu ülkeye ciddi zararlar vermeye çalışmışlardır ama şükür ki bu ülkede insanlar artık Kürt, Türk, Alevi, Sünni ayrımına bakmıyor fotoğrafın bütününe bakmaya çalışıyor ama bu kesinlikle halk içinde böyle ve asla sistemde böyle bir özendirme yok.
Adaletin neden yok dünya?
Dünyada devletlerin yönetim şekli ve anayasası asla tarafsız ve insanlık için yazılmış değil. Dolayısıyla tüm dünyada kurulu düzen ‘Biz rahat yaşayalım diğer devletler batsın’ üzerine kurulu ve bu mantıktan dolayı ülkeler bölünüyor, insanlar yakılıp yıkılıyor. Bu kadar ölüm, ayrılık ve acı hala dünyaya doyurmamış olacak ki hala daha bölünecek ülkeler ve ölmeyi bekleyen insanlar var. Sözde insan hakları savunucusu ülkelere baktığımızda gördüğümüz şey şu ‘Yazılı kurallar güzel ama uygulama tamamen yerel’ yani herkes kendi insanı ve ülkesi için dünyadaki diğer ülke insanları ve devletlerinin batmasından rahatsız değil. İşte bunları görünce her şeye rağmen, devletimizin öz evladına üvey muamelesi yapmasına rağmen ‘Üç günlük dünyada onlar da yaşasın’ deyip sineye çekiyoruz. Önemli olan onların yapılan bu iyiliği unutmamalarıdır çünkü belki yarın bizler onlara muhtaç olacağız çünkü oyunlar büyük ve derin. Sanırım bu yıl içince Irak içinden bir devletçik ilanı olacak ve belki de bir devletçik ilanı da Suriye’den gelebilir. Peki, bu devletler oradaki halkın devleti mi olur? Asla ve asla öyle bir temel olmayacak. Büyük İsrail hayalinde koşanlar için hedefe doğru kullanılabilecek en iyi formül olduğu için orada yaşayanların nefsine güzel gelecek her şeyi yapacaklar ve gün geldiğinde aynı Suriye halkına yaptıkları gibi ‘Bu topraklardan çıkın yoksa buraları sizin mi sandınız’ deyip kovacaklardır. Ve belki yine devlet olarak onlara biz kucaklayacağız. ''Geçmişte siz bizim milyarlarca paramızı silaha harcattınız ve binlerce vatan evladını şehit ettiniz'' diyemeden kabulleneceğiz. Olsun, demek ki büyük devlet olmanın gereği budur. Büyük devlet olmanın en güzel yolu 'adaletli devlet' olmaktır.