Demokrasiyi de kendimizi uydurduk!
9 Mayıs 2018, ÇarşambaTweet |
Demokrasi tanımı:
‘Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi.’ Olarak özetlenebilir.
Şimdi herkes demokrasiden bahsediyor ama yapılan her türlü yanlışlık ve hatalar zinciri bir kültür haline geliyor. Oysa demokrasi halkın eşit şartlarda aday olabilmesi ve demokratik kurallar çerçevesinde hoşgörü ve halkımız, devletimiz ve temsil ettğimiz kesimler için daha iyi noktaya doğru götürmemiz gereken önemli bir konudur.
Lafa geldiğinde hepimiz demokratız ama bize dokunur ise işte o zaman hemen başlarız ‘ ne merem şey’ bu demokrasi demeye.
Ülkemiz ve halkımız için önemli bir yönetim şekli olan demokrasinin daha iyi olabilmesi için ‘devletimiz denetimini iyi yapmalıdır’ devlet içinde halk kesimlerinin sorunlarını çözme görevi olan kuruluşlar eğer amacı dışana taşmış ise ve hala bu kurumlar yatıp kalkıp demokrasi diyerek asli görevini unutup elindeki güç ve imkanı tamamen kendi ve yakın çevresine mutlu etmek için kullanmaya başlamış ise burada bir denetim boşluğu var diyebiliriz.
Odalar, Sendikalar, Dernekler, Kooperatifler, Halk yararına olan tüm kuruluşlar elbette muhteşem amaçlarla kurulmuş kuruluşlardır ancak zaman içinde yozlaştıysa veya verilen yetkiler ve kanunlar çerçevesinde doğru olsa bile amaca uygun çalışıp çalışmadığı bakılmalıdır.
Yazımın bu bölümüne kadar yazı iyi de ‘siyasi partiler’ bu işin içinde değil mi? Dediğinizi duyar gibiyim.
Siyasi partiler yapılacak olan seçim ve yıllık alacakları yardımlarla sanırım 1 milyar gibi bir para alacak hazineden elbette bunları ayrı tutmamız mümkün değil.
Aslında devletin ve diğer kurumlardaki tüm güç ve paraların bizim olduğunu algılama sorunumuz var diye düşünüyorum hani birde atasözü diye yutturulan ‘ devletin malı deniz yemeyen domuz’ sözü var ya işte bu lafa fena takıyorum bu bizim ataların sözü olamaz diye düşünüyorum.
Elbette yukarında beri yazdığım yazıdan herkes kendince birini hedefe koydu oysa bu sorunları yaratan ve bu konuda bizlerin hakkının yenilmesine sebep olan aslında sensin arkadaş!
Hepimiz yakında başlayalım, site, kooperatif, oda, dernek, sendika velhasıl her nereye bağlı iseniz en son ne zaman yaptığı bir hatayı kendisine ilettiniz? Orada görev alma fedakarlığı yaptınız mı? Yanlış yaptığına inandığınız çıkarınız olan birisine ‘ dur arkadaş sen yanlış adamsın’ diyebildiniz mi?
Parasının kaynağının ne olduğunu bilmediğin adama sırf parası var diye saygı duydun mu? Makamı hak ederek gelmeyen veya hak ettiği gibi yaşamayan ancak makam gücünden korkup ‘yanlış adamsın, yanlış yapıyorsun’ diyebildin mi?
Her gün senin hakkını yediğini iddia ettiğin kişinin yüzünü görünce ‘ canım kardeşim hoş geldin’ dedin mi?
Her gün küfrettiğin adam ile menfaatin olduğunda ‘ hiçbir şey yokmuş gibi’ menfaatte birlik dedin mi?
Çok örnekler var ve kimse bu sarmalın içinde temiz değiliz velhasıl hepimiz kirlenmişiz. Hani biz ozanın sözü var ya ‘ hepimiz altın olmaya altınız amma biraz düşük ayarız.’
Önümüzde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra devletimiz denetim konusunda yeni bir strateji geliştirmeli ve tüm kurum ve kuruluşların amacına uygun çalışıp çalışmadığı, doğru ve dürüst insanların artık ‘gereksiz’ insan olmadığı konusunda yeni bir algı ve çalışma içinde olmalıdır.
Geldiğimiz noktada yaptığımız her türlü hata ve yanlışa Kemal Sunalın filminde olduğu gibi ‘sor bi yaptıysam neden yaptım’ diyerek karşı tarafa demokrasi çerçevesinde yalan söyleyerek ikna yoluna gidilliyor ve bu yıllarca devam edip gidiyor sonuç olarak dürüst insanlarda yanlışın doğruluğuna inanır hale gelmeleri yarınlar için ciddi sorundur.
Aslında sorunun temeli sen, ben, o, şu , bu hepimiziz ama bunun farkında olduğumuzun farkındamıyız? Esas mesele bu.
Süleyman Algün 7 Mayıs 2018 (Süleyman Algün)