Takip Et
  • 30 Mart 2016, Çarşamba

Kültürümüzü ve tarihimizi yok eden imar planları mı?

Devlet ve millet olarak daha tam anlamıyla planlı, programlı bir yaşam sürdüğümüzü söylemek mümkün değil.

Elbette bu hata tek taraflı değil, devletimizi idare edenlere bir şekilde kendimize uyduruyoruz, hal böyle olunca sonuç değişmiyor. Kanun çıkarıyoruz ama uygulatmıyoruz? Seçiyor, atıyoruz ama yetkisini kullanmasına engel oluyor veya kullandırtmıyoruz.

Şehir, kasaba ve köylerimiz popüler kültürün tehdidi altında yok olmaya devam ediyor. İnanç ve Türk kültürü tarihe karışıyor. Bazı etkinliklerde kendi kültürümüzü anlatacak araç ve gereçleri teminde bile zorlanır hale geldik.

Bugün Özellikle İmar planları ve yerleşimde yaşadığımız saçmalıklardan örnekler vereceğim. Efeler ilçesi olan Aydın'ın merkezinde Güzelhisar, Orta Mahalle, Kemer ve çevresinde bulunan yakın köy ve beldeler aşırı göç alınca imar uygulamalarında karmaşık bir yapıya büründü.

Geçmişten günümüze baktığımızda Bulvar'da bulunan Kırmızı Minareli Cami, Bey Camisi ve Ramazanpaşa Camisi çevresine baktığımızda, geçmişten günümüze seçilmişleri kullanarak şehri nasıl yaşanmaz hale getirdiğimizi görürsünüz. Camilerin çevreleri geniş parklar sosyal alanlar olarak bırakılsaydı elbette bugün şehir doku ve yapımız daha güzel olurdu ama bakın birçok caminin bahçesi bile yok olmuş ve daraltılmıştır. Dolayısıyla bugün tarihi değeri olan bu eserlerin çoğunun resmini çekmek bile imkânsızlaşmıştır.

Sadece camilerle sınırlı değildir bu hata. Tralles’in (Üçgözler) üzerine jandarma eğitim taburu kurulmuş, biraz daha geriye gittiğimizde jandarma taburu içinde bulunan Aydın Mapushanesi, Osmanlı döneminde Aydın'a atanan paşanın konağıdır. Diğer taraftan Zincirlihan çevresi, ciddi tarihi yapı ve alanların olduğu yerlerdir. Biz oraları da kendimize yakın seçilen siyasetçiler döneminde işgal etmişiz. Elbette valiliğimizin bulunduğu mahalle de böyle bir yerdir yani o mahallede hangi evin altını kazarsan tarih çıkar.

İşte tarih boyunca tarihimizi göme göme geldiğimiz bugünlerde şimdi de 'kentsel dönüşüm' adıyla ‘kentsel kültürü’ yok etmeye başladık. Özellikle Cuma ve Orta Mahalle'nin o bildiğimiz yapı ve yaşam kültürü yok olmuştur. Bundan sonra bu mahallerde bulunan arkadaşlar da sıradan kültürün bir parçası olmuşlardır.

Rezidans adını verdikleri ‘balle evlere ‘ insanları tıkarak Müslüman Türk kültürünü yaşamamız ve yaşatmamız çok kolay değil. Bir taraftan ‘ Verimli topraklarımızı koruyalım’ diyerek reklam veren hükumetin bir bakanlığı, diğer tarafta verimli arazilere bina diken diğer bakanlıklar arasındaki çelişkiyi herkes görse bile ses çıkartmıyor, çünkü menfaat görünce insanlar genel menfaati çok fazla ciddiye almıyor.

Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü kuruyorsun, çevre talanını sessiz sedasız bekliyor. Belediye meclisleri bilinçsiz, yetkisiz ve etkisizleştiriliyor. Oda ve sivil toplum, kendi düşünce ve ideolojisine uyan/uymayanla meşgul ve toplumsal doğru ve tepki ortaya konulamıyor ve bu süreç de en çok alanlara bina dikenlere yarıyor. Geldiğimiz noktada neredeyse parkları yok ederek bina dikeceğiz? Sanayiden bir örnek; 2. Sanayi'den Özlem Sanayi'ye geçişte geniş caddenin köşesinde bir parkçık vardı ki yol genişti, oraya bile bina dikiyoruz. Mesele sen, ben, o, bu meselesi değil, geçmişten günümüze gelen hatalar zincirinin bugününü yaşıyoruz. İnsanlar toprağına sahip çıkmıyor. Bin liralık toprağa beş bin lira verdin mi hemen satıyoruz? Oysa sattıktan sonra o toprağa bir daha sahip olmak mümkün değildir.

Herkes toprağına sahip çıkmalıdır. Toprak vatandır. Herkes şehrine sahip çıkmalıdır Şehir geleceğimizdir. Bizler belediyelerin imar işleri bölümlerini sadece, ‘şuraya çivi çaktın, yok 1 cm yüksek olmuş’la uğraştırarak yanlışları düzeltemeyiz.

Ben sadece Efeler'e değinebildim, diğer 16 ilçemizde durum farklı mıdır? Güldürmeyin Allah aşkına orada yaşayanlar da bizim insanlarımız değil mi? En büyük ilçelerimiz Söke ve Nazilli’ye bakın, dünyaca ünlü Didim ve Kuşadası'na bakın, geçelim en küçük ilçelerimize; Buharkent’e, Karpuzlu’ya bakın, tarihi ilçelerimiz Bozdoğan ve Karacasu’ya bakın, değişmeyen son devam ediyor. Hep birlikte tarihimizi ve kültürümüzü yok etmeye devam ediyoruz. Suçlu tek değil hepimiziz.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.