Takip Et
  • 12 Haziran 2019, Çarşamba

Gerçeklerle yüzleşmeliyiz

Artık millet olarak şapkayı önümüze koyup, doğruları ve yanlışları ortaya koyma ve gereğini yapma vaktidir.

Bu toplumun her kesimi tarafından yapılsın istesek de aslında mümkün olmadığını bilmeliyiz. Ama en azından aklı erenler bu konuyu milli bir vazife olarak görüp yapmalıdır.

Bunu yaparken parti, görüş, ideolojiler, dini meseleler bir kenara bırakılıp o konulardaki yanlışlarımız da değerlendirilmeli özellikle bunların insanları yanlıştan daha fazla nasıl uzakta tutacağı konusu irdelenmelidir. Demem o ki 'çalma, çaldırma, hak yeme, dürüst ol, devlet ve millete sahip çık' diyen bir inanç ve ideolojiyi savunanlar neden ve nasıl böyle hata yapabilir bunu görmemiz farz olmuştur.

Şimdi marangozlar 20 yıldır çökmeye devam etmesine rağmen durum iyiymiş gibi göstermenin de bir sonu olduğunu görmemiz gerekiyor.

Tarımla meşgul olanların artık üretemez hale geldiği hayvancılık konusunda millet olarak kendimizi kandırmaktan öte bir şey yapmadığımızı anlamamız gerekmektedir.

Lise ve üniversite eğitimi almak zorunda olan milyonlarca gencin aslında doğru bir eğitim ve gelecek üzerine umutlarının olmadığını, yarınlarda daha ciddi sorunların içinde olacağımızı bilmemiz gerekiyor.

Para ve mal zenginlerini adam sanıp memleketi kurtarmalarını beklemekten vazgeçmeliyiz.

Arsamızdan 1 metre yol geçmesin veya kamuya kalmasın diye her türlü çalışmayı yaptıktan sonra "Neden yol yok! Neden yeşil alan yok!" demekten vazgeçmeliyiz ve bilmeliyiz ki biz faniyiz bizden sonra da yaşayacaklar var.

Rant ve daha fazla kazanmak uğruna ilkel hale getirdiğimiz şehirler nasıl olur da gerçek yaşamsal alanlara döndürülebilir bunları dert edinmemiz lazım.

Çöken ahlakı, milli ve dini değerlerimizi tekrar nasıl geri kazanırız da üzerimizdeki sorumluluktan az hasarla kurtuluruz dememiz lazım.

Çalışan üretenleri rezil yaşatıp, çalışmayan üretmeyeni kahraman yapmaktan vazgeçmemiz lazım.

Daha yüzlerce örnekler yazabilirim demem o ki büyük çoğunluğumuzun söylem ve eylemi örtüşmüyor. Ya yalan söylüyoruz ya da yalana inanıp doğru kabul ediyoruz oysa sorunun temeli de tam da burada.

Yalan ve gerçek olmayana inanarak olumlu sonuç almak mümkün değildir. Velev ki aldık kalıcı olmaz bir süreliğine mutlu görünürüz ama çöküş kaçınılmazdır.

İçimizde bu sorunlar yaşanırken dünya da boş değil onlarda da ciddi sorunlar var. Hemen yavru vatan Kıbrıs çevresinde ciddi meseleler yaşanıyor, bir kıvılcım ortalığa ateş salmak için bahane olabilir.

Burada şunu da not edeyim; bu memleketin öz evlatları, yüzlerce yıldır hamallık yapar ülke ve milleti için yaptıklarından rahatsız değildirler. Ancak memleketin kaymağını yiyenler ülke ve millet zora düştüğünde ilk ülkeyi terk edecek olanlardır. İşte bundan dolayı memleketin öz vatandaşları rahatsızdır.

Teknolojik sistemlerin ve alt yapıyla ülke kaynaklarının sadece belirli bir kesimin emrine girmiş olması yarınlarda daha ciddi sorunlar yaratacaktır.

Ekonomik dağılımdaki kontrolsüzlük en az yalan kadar tehlikelidir.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.