Takip Et

Zengin ve Yoksulun seçimi

Ülkemizde diyerek başlamak istiyordum ama dünya devlet ve milletlerini esir alan para, şan, şöhret ve şaşaalı yaşam bizde şu aralar tavan yaptığı için ülkemize haksızlık etmeden başlamayı uygun gördüm.

Sözde değişen ve gelişen ekonomik ve teknoloji beraberinde siyaset, yani devleti yönetenlerin ‘sıradan yoksul’ insanları dışlamış, yerel ve ulusal, doğal olarak küresel yönetim biçimleri artık daha etkin şekilde tek elden idare edebilme şansı doğurduğu için artık hiçbir ülke güvende değildir.

Yakın döneme baktığımızda dünyayı yöneten devletlerin Arap dünyasına nasıl ‘demokrasi, insan hakları’ getirdiği ortadadır. Bu durum doğal olarak diğer devletleri de tehdit eder noktadadır. Yakın zamanda Fransa’da yaşanan eylemler bunun en büyük kanıtıdır.

Seçim önü ülkemizde de yaşanan onca sorun varken sorunlar asla konuşulmamakta toplumun büyük bölümüne yara açan sorunlar gözardı edilmekte ve denilmekte ki ‘ beka’ sorunu var. Bu söylemin siyaseten fanatik kesime etkisi olabilir ama normalde halkın böyle bir kaygısı ve bildiği bir şey yok. Milletimiz daha yakın zamanda ‘başkanlık’ sistemi terörü bitirecek, devlet daha hızlı çözüm üretecek, uluslararası alanda daha etkin olacağız diyerek oy kullandı. Oysa geldiğimiz noktada üretim konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle başta tarım ürünleri olmak üzere gıdada ciddi açığımız olduğu ortaya çıkmıştır.

İşte bu neden ve diğer ülkemizin temel başlıklarında halkımızın "Oh be!" diyebileceği bir ortam oluşmadığı için şu an devletimizi yönetenlerle yönetilenler arasında ciddi çelişkiler ortaya çıkmaktadır. Yerel seçim olmasına rağmen yerelin sorunları tam anlamıyla gündemde değil. Açıklanan projeler de kimsenin umurunda değil çünkü insanlar aile içinde yaşadıkları sorunlar ve yarına dair kaygılarıyla çelişkiler yaşamaktadır.

Eskiden şu arkadaş vekil olsa, belediye başkanı olsa, meclis üyesi olsa vb görevlerde olsa iyi olur diye beklentileri olurdu ama şimdi geldiğimiz nokta "Al birini vur ötekine" ve "Gelen gideni aratır" mantığıyla bir nevi umursamaz bir bakış hakim olmuştur.

Aydın'da halkımızın her seçimde farklı oy verecek kadar bilinçli olduğu sonuçlarla ortadadır. Bu seçimde de bence şu an kararsız kalmamıştır veya son anda karar değiştirenler % 1-2 civarındadır.

Neden Zengin ve Yoksulun seçimi?

Hani bir deyim var "Ayranı yok içmeye..." diye... Biz yerelde tarım ve küçük esnaf ve sanatkara karşı ve doğal olarak halkın büyük bölümüne karşı hoyratça para harcamaya, mitinglere binlerce insan taşımaya devam ederken bir tarafta üreten kesimler diyor ki "Şu alana veya bu mitinge harcanan parayı bize vereseler biz kurtuluruz." diye hayal kurmaktadırlar.

Devletimizin sosyal yardım adı altında başlattığı kontrolsüz ve ucu açık yardımlar, kamu kurum harcamaları, devletimizi temsil edenlerin şaşalı yaşamlarına baktığımızda sanırım dünyada ilk sıralardayız ama gelin görün ki ülkemizin gelir ve geçim memnuniyeti bakımından dünyada son sıralara yakınızdır. İşte bu çelişki siyasetin ve siyasetçinin itibarını zedelemektedir.

Üretim ve yerelde yaşanan sorunların gündem olmaması ve özellikle belediye başkan adaylarının ön planda olmaması, bir nevi genel seçime dönüşmüş olması yarınlarda çok ciddi yaralar açacaktır ve belki de bundan sonraki aşamada yeni bir düzenleme yapılarak "Valiler seçimle gelsin." tartışması gündeme gelecektir. Belki o zaman şehrin valisi aynı zamanda belediye başkanı olur ve yönetmek daha kolay olur!

Seçimler biter, çok kalmadı ama halkın gündemi ve yaşantısıyla ters orantılı bir hal alan siyasette artık bundan sonra şu cümle çok net konuşulacaktır: "Paran kadar konuş!" İşte bu meselenin bu noktaya gelmesindeki başlıca sorun siyasi partiler kanununda değişime gidilmemesidir. Hâlâ daha milyarlarca parayı siyasi partilere vereceğimize, partilere üye olanlar ve yerel seçimlerde bağış üzerine gelirler sağlansa elbette bağış yapanlar harcamaları daha dikkatle takip ederler.

Sonuç olarak seçime katılan adaylar da İnsandır. Onlardan olağanüstü bir beklenti içine girmemek lazım. Onlar kurtarıcı değiller, bizleri yönetmeye talipler. Her ne kadar kendileri veya partileri para harcıyor ise o paralar da bizim paralarımız, o aday da bizim insanımız.

Bu seçim sonucu ne olur genel anlamda kestirmek zor ama bizim halkımız "Gelen gideni aratır." mantığını daha önemser ve mevcudu değiştirmek çok kolay değildir. Mevcut başkanlar kaybederler ise bu kendisi ve partisinin yukarıda yazdığım sorunların halk gözünde netleşmesi demektir. Yoksa halkla barışık başkan veya adayların şansı elbette zor. Son olarak bir örnek verecek olur isek seversiniz sevmezsiniz ama milletin gönlüne girmeyi başaran İstanbul adayı İmamoğlu iyi bir örnektir. Bence 31 mart gecesi en çok insanlar oranın sonuçlarına odaklanacaktır; siyaseten değil sadece kalplerde iyi bir yer tuttuğu için.

Devletimize yönetici yaptığımız zengin yöneticilerimiz, unutmayın ki elinizdeki tüm güç, kuvvet ve şaşalı yaşamın kaynağı, yoksulların yarattığı imkanlardandır. Yoksulları sevin, gönüllerini alın ama bu onlara yapacağınız yardımlar asla değildir. Onları yoksulluktan kurtarmak için ülkeyi kalkındırma konusunda yapacağınız çalışmalardır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.