Takip Et
  • 27 Şubat 2019, Çarşamba

Fırıldak olmaya gerek yok

Her seçim önü yaşadığımız şeyleri yine yaşıyoruz. Herkes karşısında gördüğüne her şeyi söyleme ve suçlama hakkını kendinde görüyor ve elbette herkes karşı taraf gördüğü kesime aynı baktığı için bir nevi sen neredeysen karşı taraf her türlü kötü sözü hak ediyor. Oysa yarın karşı tarafa geçtiğinde yine bu kez kendince karşı tarafa benzer sözleri söylemeye devam ediyor.

Bu bakış ve yaşam felsefesi haline gelen durum aslında millet olarak bize ciddi yaralar açıyor. Ama sonucunda kazanmak olan bir iş için insanlara her türlü suçlama ve karalamayı kendimize hak görüyoruz. Oysa inancımız ve kültürümüze göre bunlar yanlış ve bu yanlışı yapan tek bir kesim yok artık. Her görüş ve ideolojiyi savunanlardan benzer sonlar görür olduk. Demem o ki bu bir kültür haline geldi, çok üzücü bir sonuç.

"Arkadaş, dost, komşu, akraba vb" tüm ilişkilerin bir anlamı ve manası olan Türk İslam kültüründen gelmemize rağmen son dönemde bu olmazsa olmaz değerlerimizi yerlerde süründürmeye hakkımız olmadığı kanaatindeyim. Korkum odur ki toplum içinde daha önce dışlanma ve itibarsızlaştırma nedeni sayılan her türlü yanlış yaşam biçimine sahip insanlar toplum önderi haline gelir ki işte bu bizim kıyametimiz demektir. Elbette ilk anda her şey güllük gülistanlık görülebilir ama bir süre sonra toplumda iyiler sessiz kalır, kötüler her alanı zehirlerse işte ondan sonra tekrar eski hale dönmemiz imkânsız olmaz ama mutlaka toplum olarak ciddi bedeller öderiz. Bu bedel ödenirken senin paran var, senin makamın var, senin dayın var, senin torpilin var bunlar anlamsız kalır ve en vahimi yine o süreçte yine iyiler ve dürüstler de bedel öder. Yani böyle bir durum kimseye yar olmaz.

Allah bize akıl vermiş, isteseydi hepimiz aynı şeyleri düşünür aynı şekilde yaşardık. Bugün elin "cavırı" dediğimiz batılı batıllar aklını kullanarak yeryüzündeki tüm İslam alemine, hatta aykırı gördükleri kendi inançlarına yakın olanlara yaşam hakkı tanımaz hale gelmiş ve bu düzenin başına bir deliyi musallat etmiş. Tüm dünyanın bu deli ne derse uygulamak durumunda kalıyor olması yarınlarda dünyada yaşanması kaçınılmaz bir karmaşa ve savaşa ne kadar hazır olduğumuzu ortaya koyar.

"Çalışma, çalıştır! Üretme, ürettir!" sloganıyla ülke ekonomileri ve milletler ağır bir uyuşturucu etkisiyle perişan hale düşmüştür. Dünya devletleri bizler gibi paraya tapar hale gelmiş, insanları paraları ve ürettikleriyle esir almıştır ama farkında değiliz. Hâlâ "kredi ve borçlanmayla" düzeleceğimizi sanan toplumun dertlerine derman olacak makam ve mevkide bulunanlara görevlerini hatırlatmak yerine "Aram iyi olsun yarın torpil ihtiyaç olursa adamım olsun." mantığıyla beş para etmeyecek karakterleri bile kahraman görmemiz bu tezimin dayanaklarındandır.

Biz hiçbir zaman kendimiz suçlu değilizdir. Her zaman bir kesim veya tarafı suçladık mı sorunlar çözülmüş sayarız. Elbette geldiğimiz noktada payı vardır ama tek suçlu Cumhurbaşkanımız değildir. Tabii ki beklentimiz daha iyi şeylerdi ama şu gerçeği göz ardı etmeyelim: Bizim kendi işimizi gören herkesi ilahlaştırma gibi bir hastalığımız var. Daha önce yazdım ama tekrarda fayda var. Yıl 2001. Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu Aydın Marangozlar Odası konferansında konuşurken bir marangozun "Sayın valim, sen başbakan ol da bizi kurtar." sözüne cevaben "Sen değişmedikten sonra, siz değişmedikten sonra, sistem değişmedikten sonra Recep Yazıcıoğlu’nu, Tayyip Erdoğan’ı başbakan yapsa ne yazar! Nasıl sistemi değiştirmek için gelen Ecevit, Başbuğ Ecevit oldu." şeklinde muhteşem bir cevap vermişti.

Biz o noktaya geldik ki belirli makama gelen veya gelme ihtimali olan insanların sosyal medya paylaşımlarına bile beğeni ve yorum yazan millet olduk. Bir de adam görevden ayrıldıysa yani ondan bir beklentimiz yoksa sosyal medya dahil sokakta selam bile vermez hale geliyoruz. Uzağa gitmeyin şu aday adayı ve adaylık sürecinde takip edin. Kim kime, ne zaman ne kadar değer vermiş veya aday olmayınca hemen silmiş bu anlaşılır bir şey değil.

Vefa bir semt isminden ibaret değildir. Geçmişte iyi işler ve hizmetler yaptığını inandığınız insanlara vefayı ihmal etmeyin. Yarın belki varız belki yokuz. Lütfen insanlarımızı insan gibi görelim ve öyle davranalım.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun tarihe geçen "İki saniye sonrasının garantisi olmayan üç günlük dünya için fırıldak olmaya gerek yok."

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.