Takip Et
  • 20 Mart 2019, Çarşamba

Sistem kurumlar ve gerçekler

İki binli yıllardan beri yazmaktan, söylemekten bıktığım konular bakalım neymiş?

- Kaçaktan,

- Kayıtdışılıktan,

- Haksız rekabetten,

- Sektörlerin tekelleşmesinden,

- Devlet desteklerine ulaşamamaktan,

- Devlete ödenemeyen borçlarla sürekli aşağılanmaktan,

- SSK ve Bağkur primlerinin yüksekliğinden,

- Çırak ve Yetişmiş elaman bulamamaktan,

- İşlerin tamamen orta ve büyük boylara mahkum edilmesinden,

- Kamu kurum ve kuruluşlarının yerel esnaf ve sanatkarlarından alışveriş yapmamasından,

- Sürekli borçlu, ezik ailesine ve çevresine mahcup olmaktan şikayetçiyiz.

Daha birçok başlık konusu vardır ama özellikle temel sorun olan konuları yıllardır her ortamda yazdım, söyledim ama geldiğimiz noktada haklılığım ortaya çıktı. Keşke haksız olsaydım. Yıllar önce "Bu süreç böyle devam ederse bu insanların onuru kırılır, Allah korusun intiharlar olabilir." şeklinde defalarca uyardım.

Peki dinleyen oldu mu? Elbette konuşurken dinleyenler oldu da anlayan olmadı, çözüm konusunda girişim olmadı.

Esnaf kefaletler ve diğer desteklerin amacına uygunluk oranı %10'lara düşmüştür. Bir konuda eğer sanatkara destek olmak istiyorsanız bu imkanları kâra yatıranlara engel olmak durumundasınız.

Örneğin esnaf ve sanatkara destek için çıkardığınız bir kredinin ihtiyaç sahibi esnaf ve sanatkara ulaşmamasındaki en büyük engel bankacılık siteminden kaynaklıdır. İhtiyacı olan vergi, SGK veya geçmişten gelen kırmızı çizgi bahanesiyle ulaşamayınca ihtiyacı olmayan ucuz kredi kullanıp daha çok kazanma hakkına kavuşuyor. Sonuca baktığınızda esnaf ve sanatkara destek için verilen milyonlarca kaynağın ihtiyacı olmayanlara gittiği açıkça ortadadır.

Diğer taraftan sorunları samimice anlatan aktaran bizlere karşı üst kuruluş temsilcileri hükümetimizi ve ilgili/yetkilileri kandırmaktadırlar. Çünkü onların derdi esnaf ve sanatkarın sorununun çözümü değil hükümetle iyi olmak/görünmektir.

Türkiye şu ana kadar ulusal basında ve hükümet nezdinde yer bulmuş bir tane birlik, federasyon ve konfederasyon önerisi gündeme gelmemiş olması bunu açıkça ortaya koymuştur.

Örnek verecek olursak en son Ankara’da "esnaf buluşması" adıyla, ki giden arkadaşların çoğunluğu "esnaf şurası" olarak paylaştı; orada da gördük ki Konfederasyon ve Esnaf Kefaletler her şeyi güllük gülistanlık göstermişlerdir. Oysa onlar öyle derken o arada Aydın'da 3. sanatkar intihar etmiş idi.

Yıllar önce ‘sistemin Allah’ı yok’ dedim diye şahsıma özellikle Fetöcüler çok alınmıştı ama hala daha sistemi bir türlü insan onurunu, vatandaşın önemini yükleyemedik oysa ‘ İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın’ diyen dedelerimizin torunlarıyız biz.

Tarımda ve sanatkarların sanayi çarklarında yaşadığı sorunların ortak yanı çoktur. Bu meselenin bu hale gelmesinde tek sorun elbette hükümet değildir, ama tek çözüm merciinde olduğu için aksaklıklardan ve sonuçtan sorumludur. Tarım ve sanayi desteklemeleri o hale gelmiştir ki asla küçüğe yaşam hakkı tanınmamaktadır. Küçükler ölmeyecek kadar yaşamlarını sürdürürken büyükler doymayacak kadar açtır bu ülkede.

Aslında "Sistemin Allah’ı yok." derken toplumun ahlak ve adalet anlayışı sistemle adeta yok oldu ve herkes her şeyi devletten bekler hale geldi.

Önümüzdeki yerel seçimin sonucu ne olursa olsun, bence devletimiz hemen işe başlamalı. Yeniden tabanın sesine kulak vermeli. Özellikle sistemden faydalanarak adeta krallar gibi yaşayanları bu sistemden ayıklamalı. Yerel kurum ve kuruluşlar bilgisayara bakarak değil de yerelde yaşanan, bilinen sorunlara karşı yetkilendirilmelidir.

Devlete olan borç yapılandırmalarında ödeme süresi bitti ve birçok esnaf ve sanatkara 1 nisandan sonra ya hesaplarına bloke konulacak ya araçlarına yakalama çıkarılacak, belki bu insanların tek derdi evinin geçimi olmasına rağmen kimse bunları algılamayacak? İşte bu sorun ortadan kalkmalıdır.

Seçime on gün kalmış olmasına rağmen bizlerin seçim havasında olmadığımızın bilinmesinde fayda var. Biz hangi parti, hangi aday kazanacak düşünmüyoruz; çünkü öncelik içinde bulunduğumuz zorlukları aşmaktır.

Yukarıda saydığım başlıkları 32 yaşımda başladım şu an 52 yaşına geldim inanın sonuç olarak iyi bir şey olmadığı gibi her gün daha zora gittik/gidiyoruz ama belki bizim kesikliğimiz vardır çünkü 20 yılda bazı kişiler sıfırdan bine ulaşmış milyonluk araçlarla yaşıyorlar demek ki biz o kadar çalışamıyoruz.

Ülkemiz derhal toparlanma sürecine girmeli tüm kurum ve kuruluşlar yetkileri çerçevesinde kapı kapı gezip insanların sorunlarına çözüm üretmeye başlamalılar ki benim yaşımda olanlar bari 60-70 yaşında kısmen rahat etsin. Haa bir de ölürsek çoluk çocuk rezil olmasın, çünkü devlete olan borçlar ölünce de bitmiyor.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.