ANLAŞILMAK
22 Ocak 2017, PazarTweet |
Vatanın uzak topraklarında doğmuş, gönlünde vatan ve millet sevgisi taşıyan bir genç kıza zorla dayatılmaya çalışılan görüşlere karşı dilinden, belki de gönlünden dökülen satırlar okudum. Okuduğum satırlarda hissettim gönlünde yatan vatan, millet sevgisini. Hayata 14'ünde başlamış, masasına çivisini kendi çakan, evdeki ampulü kendi değiştiren ama ülkesine olan sevdasını kendisine yönelik yapılan baskıcı dayatmalara karşı değiştirmeyen ülke sevdalısı bir genç kızın bu yazısını sizlerle paylaşmak isterim. Yürüdüğü yol vatan yolu...
‘’Ve ay vardı… Ve deniz ve bir de sandal. Yürümeseydim zira ayıp olacaktı hem denize hem aya hem sandala. Ayıp olacaktı yürümem için ayı, denizi ve sandalı bana gönderen yaratıcıya. Pabucuma kum kaçtı, zaten o sıralar gözlerim de toz kaçmışçasına hüzün doluydu. Tek başıma duruyordum önünde herkesin lakin bana bakışları bin kişiymişim gibiydi… Sayfalarca söz döküldü içimden o sıralar fakat Drive'da var ettiğim hiçbir klasöre sığmadı aklımdan geçenler. Evet, yürüyordum kendime has, şahsıma münhasır lakin insanlar bunu bilmiyor ve kabullenmiyordu. En fazla üzülebildim hepsi için çünkü en çok kendilerine yazık ediyorlardı. Düşünsenize bir bireyin kendi beynindeki gelişim dışında başka beyinlerin ve bedenlerin gelişimi ile ilgilendiğini. ‘’Aman tanrım ne büyük hüsran sen koru beni o beyinli beyinsizlerden.’’ Yürüyordum çünkü ben de denizdim. Ve yürümeseydim ayıp etmiş olacaktım o büyük namıma… Arkamda beni günlerce ters düştüğüm siyasi fikirlere ikna etmeye çalışan bir adam vardı ve ben ilk defa bu kadar net anlatmıştım siyasetimi. Belki de en çok o siyasi görüşten kaçmak için yürüyordum zira ben hiçbir zaman "O" olmadım. Yürüyordum koca bir aşk vardı içimde ve ben yürümeseydim belki de ihanet etmiş olacaktım içimdeki bütün hislere. Yürüyordum çünkü tadı deniz gibi tuzlu fikirler vardı peşimde, beynime hükmetmek isteyenlere karşı koyabilmenin tek çaresiydi yolum. Yürüyordum çünkü dayatılmak istenen fikrin arkasındaki kanı, gözyaşını, 5 yaşındaki bebekler için edilen feryadı görüyordum, yürüyordum beli silahlı adamların çirkinleştirdiği siyasi anlaşmazlıklardan uzaklaşabilmek adına. Yolumdaki taşları görerek ilerliyordum fakat gönlümde her taşı tuz edecek bir sevda vardı. Yürüyordum çünkü bitmesini istediğim bir acı vardı ve benim dost soframın en çok konuşulanı bu acıydı. Yürüyordum, hayallerim çağırmıştı beni ve gitmeseydim harbi ayıp etmiş olacaktım yine şahsıma münhasır…’’