‘Bu da geçer’
12 Nisan 2017, ÇarşambaTweet |
Serçe, Allah’a küsmüştü. Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu. Artık Rabb'ine bir şey demiyor ve onunla konuşmuyordu!
Melekler, merakla Allah’a serçeyi soruyorlardı ve her defasında Allah, meleklere “O gelecek” diye cevap veriyordu. “Çünkü onun sesini duyacak tek kulak benim ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan da tek benim” diyordu. Bir zaman sonra serçe, kalbi hüzünlü, gözü yaşla dolu bir halde bir ağacın dalına kondu. Hiçbir şey söylemiyor, öyle sessiz sessiz bekliyordu.
Allah, serçeye seslendi. “Söyle bana! Canını sıkan ve kalbini hüzne boğan derdin nedir senin?”
Melekler, serçe ne söyleyecek, diye ona bakıyorlardı. Serçe, mahzun biraz da sitemli ses tonuyla;
“Küçük bir yuvam vardı, yorulduğumda dinlendiğim, üşüdüğümde sığındığım. Kimseyi rahatsız etmiyordum ve kocaman dünyada, ufacık bir yerdi, kimsenin yerini dar etmiyordu. Sen, onu da bana çok gördün, neydi o zamansız fırtına? Esip yıktı yuvamı ve beni yuvasız bıraktı.”
Artık konuşamadı serçe, sözleri boğazına düğümlendi. Sessizlik Arş-ı rahman'da yankılanıyordu ve melekler başlarını eğmiş Allah’ın vereceği cevabı bekliyorlardı. Allah; “Sen, o yuvanda dinlenirken seni avlamak isteyen bir yılan yuvana doğru geliyordu, seni yılandan korumak için fırtınaya emrettim yuvanı yıksın diye, böylece sen oradan uzaklaşarak yılandan kurtuldun. Nice belalar var ki muhabbetimle senden uzaklaştırdım ve sen kuşatıcı muhabbetimi görmüyor, geçici belalardan dolayı bana düşman oluyorsun. Serçenin gözleri doldu ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Kendisini çok seven Allah’ın şefkat ve merhametine hayran kaldı. Utangaç bir sesle: “Affet Allah’ım “ diyebildi sadece. Böylece, gönül sözü, Arş-ı İlahi’de yankılandı. “Affet Allah’ım!”
Başımıza gelen her musibette, elbette ki nice hayırlar gizlidir. Rabbimize isyan etmek yerine, 'olanda hayır vardır' diyerek rıza göstermek gerekir... Selam olsun, ‘BU DA GEÇER’ deyip yoluna devam edebilenlere...