İmam-ı Birgivi
26 Şubat 2017, PazarTweet |
Bundan sonra köşemde fırsat buldukça, ara ara tarihte derin izler bırakan, güzel insanları sizlere tanıtacağım. Bugün İmam-ı Birgivî Hazretleri'nden bahsedeceğim.
Osmanlı Devleti zamanında yetişen alimlerin büyüklerindendir. İsmi: Muhammed bin Ali, lakabı Zeynüddin'dir. Ödemiş'e bağlı Birgi kasabasında yerleştiği için Birgivi veya İmam-ı Birgivi diye meşhur olmuştur. 1521 (H. 928) senesinde Balıkesir'de doğdu. 1573 (H. 981) senesinde Birgi'de vefat etti.
Babası alim bir zat olup, müderris olan Birgivi, önce babasından ilim öğrendi. Sonra yüksek ilimleri öğrenmek için İstanbul'a gitti. İstanbul'daki meşhur müderrislerden Ahizade Mehmed Efendiden ve kazasker Abdurrahman Efendiden ders aldı. İcazet (diploma) imtihanını büyük bir başarı ile vererek, müderrislik rütbesini kazandı. Bir müddet İstanbul medreselerinde ders okuttu. Bu sırada Bayramiyye yolu büyüklerinden Şeyh Abdurrahman-ı Karamani'nin sohbetlerinde bulunarak tasavvufta da kendini yetiştirdi. Edirne Kassam-ı askeri (Miras taksim eden kadı naibi yardımcısı) vazifesine tayin edildi. Bir müddet sonra vazifeden ayrılarak, köşesine çekilmek istedi. Fakat hocası Abdurrahman-ı Karamani'nin isteği üzerine ders verip, vaaz etmeye başladı. İkinci Selim Hanın hocası Ataullah Efendi, Birgivi'nin ilimdeki kudretini takdir ederek, onu Birgi'de yaptırdığı medresenin müderrisliğine tayin ettirdi. Birgi'ye yerleşip ömrünü, talebe yetiştirmek, vaaz vermek ve kitap yazmakla geçirdi. 1573 (H. 981) senesinde burada vefat etti. Türbesi aynı kasabada küçük bir tepe üzerindedir.
İslam’ın emirlerini taviz vermeden açıklar, bundan dolayı zamanın âlimleriyle pek çok sözlü ve yazılı tartışmaya girerdi. Bu dönemde yaşayan büyük âlimlerden biri olan Şeyhülislam Ebussud Efendi ve birkaç âlim güzel sesle ve usulüne göre ücret karşılığı Kur’an-ı Kerim’in okunması/okutulması, herhangi bir ibadet için imamların para almasına cevaz verirler. İmam-ı Birgivi bu fetvaya karşı çıkar ve bunun yanlış olduğunu söyler. Bununla ilgili şöyle bir olay rivayet edilir. Fetvasının İmam-ı Birgivi tarafından reddedildiğini öğrenen Şeyhülislam, haber gönderir ve İmamı makamına davet eder. Birgivi Hazretleri davete icabet eder ve doğruca Şeyhülislamın makamına gider. İçeri girdiğinde Şeyhülislam namaz kılmaktadır. İmam-ı Birgivi, namaz kılan Şeyhülislam’ı görmesine rağmen ona selam verir ve içeri girip bir yere oturur. Şeyhülislam namazı bitirince:
-Hoş geldiniz Hocaefendi. Benim fetvamı reddettiniz ama namaz kılan adama selam verilip verilmeyeceğini bilemediniz.
İmam-ı Birgivi Hazretleri şöyle cevap verir.
-Namaz kıldığınızı gördüm. Namaz kılan kimseye selam da verilmez. Ancak ben içeri girdiğimde siz namaz kılmıyordunuz. Bu oda karanlık olduğu için, şu pencereyi büyütsekte, odaya daha çok ışık girer mi diye düşünüyordunuz. Ben de sizin pencere ile meşgul olduğunuzu görünce selam verdim, der. Şeyhülislam neye uğradığını şaşırır ve özür beyan eder.