Sana sık sık hatırlattığım bir konu var biliyorsun. Bizim basın meslek ilkelerinde en sevdiğim maddede, “Öncelikli değerlendirme merci kendi vicdanındır” ibaresi yer alır.
Bizim yazı işlerinde birkaç gündür tartıştığımız bir konu var. ABD’de ölen bir Aydınlı eski kuyumcu, iş insanı ve Aydın siyasetinin önemli figürlerinden bir zatla ilgili.
Haberini yapmamız gerektiğini savunsam da, kurulumuzda ağırlık, "prim vermeyelim", “yok sayalım” ve “görmezden gelelim” görüşünde oldu. Israr etmedim ama içim içimi de yiyor. O yüzden sana anlatmak istedim.
Aydın’da FETÖ’den hüküm giyen, 9 yıl 4 ay hapis cezası da kesinleşen Mehmet Bağcı’nın yakınları, “Babamız tedavi için gittiği yurt dışında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti, cenazesi de yurt dışında toprağa verilecek” diye bir duyuru paylaştı.
Aydın medyasında bu konu, “Ölümü sevenlerini üzdü” güzellemeleriyle hangi ülkede olduğu belirtilmeden ve işin aslı gizlenerek haberler yapıldı.
Çocuklarının üzüntüsünü anlıyorum, saygı da duyuyorum. Neticede babaları. Suçun şahsiliği ilkesi gereği de onlara babalarından dolayı herhangi bir şey denmemeli düşüncesindeyim.
Fakat, kamusal alanda ülkesine ihanet içinde olmuş bir yapının ABD’ye kaçırdığı ve yurt dışında koruyup kolladığı bir vatan hainini güzellemeyi de doğru bulmuyorum.
Bunu yapanların hangi bağdan üzüm yediklerini ve yemeyi düşündüklerini bilmiyorum ama ne benim ne de yayın kuruluşumun o zehirli bağlardan üzüm yemek gibi bir amacı hiç bir zaman olmadı.
Zaten bugün ülkemizin ve Aydın'ımızın başına ne geliyorsa o zehirli bağdan beslenenlerin hala siyasette, devlette, adalette, ticarette, medyada ve sosyal yaşamın içinde çok aktif olmalarından geliyor.
Daha fazla anlatmak isterim ama bu yapı maalesef Aydın şehrinde çok egemen.
Özetle, Mehmet Bağcı tedavi için yurt dışında değildi, FETÖ firarisiydi. Vatansız olduğu için de cenazesi bu topraklara getirilmedi. İstersen sana 417 sayfalık mahkemenin gerekçeli kararını atarım. Başka kimler ceza almış, kimler ifadesinde neler demiş okursun, olur mu?
Not: Son günlerde Aydın’da canı çok üzüm çektiği için bize sataşanlar varmış. Hormonlu, büyük büyük, sulu sulu üzümleri olan bağların cazibesine kanmamalarını, cılız gözükse de bizim tarlada organik olanlardan tüketmelerini öneririm. Uzun yaşamanın sırrının organik beslenmeden geçtiğini de hatırlatmış olayım. Kendilerine küçük bir not daha; bazı özel anları kayıt altında olmasaydı, belki bugün diline doladığı üçün başını kendisi çekiyor olacaktı. Üzüntülerini anlıyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.