Takip Et
  • 28 Mayıs 2014, Çarşamba

Susma hakkı

Yaşlandıkça değil, yaşadıkça olgunlaşıyor insan.

Yaşamadan isyan ettiklerine, gün geliyor yaşadığı halde gülüp geçiyor.

Yaşanılanların olgunluğuyla kişiliğe, şahsiyete ve benliğe yapılan saldırılar, bir noktaya kadar sineye çekilebiliyor ve görmezden geliniyor.

Fakat kimliğe yapılan saldırılara tahammülümüz yok…

İnsanların şahsi kimliklerinin yanında, görev ve sorumlulukları gereği taşıdığı kimlikler de var.

Öyle ‘kartvizitime bir hane daha eklensin’ anlayışıyla sahip olunmuş kimliklerden bahsetmiyorum.

Sizi olgunlaştıran o yaşadıklarınız ve sorumluluklarınızın yüklediği kimlikler…

Şahsıma karşı yapılan her türlü saldırı, iftira ve yakıştırmayla ilgili; bu müfterilerle öbür alemde hesaplaşmayı tercih ediyorum.

Malum yaşımız oldu 40, yolun yarısını geçtik. Ahirete de yatırım şart.

Elbette ben de bu kırk yıllık yaşamım boyunca, ‘Takdir-i İlahi’ denebilecek türden ve her insanın başına gelebilecek hadiseler yaşadım, günahlar ve suçlar da işledim.

Tüm bunlar benim özelimdir ve sadece beni, ailemi ve bakmakla yükümlü olduğum kişileri ve şahsi kimliğimi ilgilendirir.

Bir de işim gereği ve mesleki olarak yüklendiğim sorumluluklarım ve taşıdığım kimliklerim var.

Onlara uzanacak her eli kırmakta ve her dili koparmakta tereddüt etmem.

Kimlikleri, karınlarını doyuran sahiplerine göre değişen ‘kadrosuz köpekler’e karşı, şimdilik susma hakkımı kullanıyorum.

Dostlarının özel sırlarını meyhane masalarında meze yapan ve dostlukları pazara kadar olanlara karşı da susma hakkımı kullanıyorum.

Yarım paket kağıda ve üç beş baskı kalıbına muhtaç olduklarında, bu ihtiyaçlarını tereddütsüz karşıladığımız bazı aç köpeklerin nankörlüğüne karşı da susma hakkımı kullanıyorum.

Ganimete ortak olup, külfete sırt çevirenlere karşı da susma hakkını kullanıyorum.

Kendi kıt akılları ve meyhane arkadaşlarının gazıyla, sağa sola giderken bize hediyelik kuru incir götürme aklı verme nezaketinde bulunan dangalaklara karşı da susma hakkımı kullanıyorum.

Fakat Aydın’da gazeteciliğin gelişmesi, yerel gazetelerin güçlenmesi ve Türk basınının eski saygınlığına yeniden kavuşması için konuşmaya devam edeceğiz.

Kuru kuruya değil.

Ekiple, kadroyla ve eserle… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.