AyFm 100.5
  • 30 Aralık 2025, Salı

HEM SANIK, HEM DE TANIK OLDUM

Başlığa bakıp da yanlış düşünmeyin. O yaşanan burada, bizim ülkemizde olmadı. Almanya’da yetmişli yılların ortalarındaydık. Yeni ehliyet almıştım ve eski, küçük bir aracım olmuştu.  Bir gün yağışlı havada aracım kaydı ve toplu taşıma aracı bir otobüse yandan tosladım. Şoförle birbirimize geçmiş olsun deyip yağışlı havaların azizliğinden söz ettik. Tutanak tutuldu ve ayrıldık.
Bir süre sonra sigorta şirketimden bir yazı geldi.  Benim sigortalılığıma son vermişlerdi.  Orada usul şöyle: Araca göre bir sabit bedel var. İlk başlayanlar bu bedelin %175’i bir ücret ödeyerek araçlarını  sigorta ettiriyorlar.  Kaza yapılmayan her sene ödenecek ücret bir kademe, yani %25 düşüyor. Sonunda %40’lara kadar iniyor. Kaza yaptığınızda iki kademe birden zamlanıyor. Ben daha yeni başladığım yıl kaza yaptığımdan ücretimi yükseltecek kademe bulamadıkları için sigortadan atmışlar. Tam da izine gidilecek bir dönemde acilen başka bir sigorta buldum.
*
Üç ay kadar sonra eski sigortamdan 500 Mark kadar bir para ödemem istendi. Hiç oralı bile olmadım. Sonuçta onlar beni kovmuştu ve o nedenle başka sigortaya geçmiştim. Beni mahkemeye vermişler. Dava günü adliyeye gittiğimde duruşma salonu kapısında adımı görüp kapısı yanındaki bankta beklemeye başladım. Sonra kapı açıldı ve herkesi içeri aldılar. Arka sıralarda sandalyeler vardı, oralara oturup görülen davaları izlemeye başladık. Sıra geldiğinde, hakim beni kürsüye çağırdı. O sırada sigorta şirketinin avukatı söz alıp bir yanlışlık olduğunu, talep ettikleri paranın elli mark olduğunu söyledi. Hakim bana dönüp ne diyeceğimi sordu. Beş yüzden elliye inince mutlu olmuştum.  Severek ödeyeceğimi söyledim ve dava bitti. Elliliği verince bir daha arayıp soran da olmadı.
Bu davada ben sanık durumundaydım.
*
Çalıştığım işyerinde  yaz mevsiminde toplu izine çıkılıyordu. Sadece bir vardiya kalıp üretimi sınırlı bir şekilde sürdürüyorlardı. O sene ben de iznimi erken kullandığımdan yaz sezonu kalanlar arasındaydım.  Firmanın değişik bölümlerinde çalışabiliyordum. Bir profil fabrikası olduğundan 20-30 ton ağırlığında saç topları geliyordu. Bunlar üretilecek profile uygun kesilip profil imal ediliyordu. 
O yaz gelen bu saçları kamyonlardan indirip depoda istifleyen ben olmuştum. Arada başka yapanlar da oluyordu ama genelde ben yapıyordum. Sezon bitip normal çalışma temposuna dönüldüğünde firmada telaşlı bir soruşturma başladı. Bir top saç bulunamıyordu. İndirme işinde görev yapan her personel çağırılıp bir belge gösteriliyor ve altındaki imzanın kendilerine ait olup olmadığını soruyorlardı. Aslında buna imza bile denmezdi. Adeta bir çizikti. 
İmzanın sahibi bulunamadı. Birkaç ay sonra da o tarihte görev yapan beni, bir ustabaşını ve bir makinisti mahkemeye çağırdılar. Bu sefer şahit olarak gittik. Dava Hollanda hududuna yakın, bulunduğumuz yere 70-80 km. mesafede bir kentte görülecekti.  
Bizim firma malın gelmediğini söylerken, üretici firma gönderdiğini, taşıyıcı firma da taşıdığını iddia ediyordu. Bayan bir hakim vardı. Bizi dinledi. Hatta bana yardımcı olması için bir tercüman bile görevlendirdi. Hakim Hanım  yılbaşına az bir zaman kaldığını, davayı sonlandırmazsa bizi yılbaşı sonrası tekrar çağırmak zorunda kalacağını, bu nedenle dosyayı kısa zamanda okuyup sonuçlandıracağını söyledi. Ayrıca tanıklık ücretlerimizi de hemen gidip vezneden almamızı  istedi. 
Biz üçümüz birimizin aracıyla gelmiştik. 170’er Mark para verdiler. Gidip bir Türk mekanında döner yedik ve inşallah gene geliriz de bir daha para verirler diye dilekte bulunduk. Bu dilek kabul olmadı. Hakim Hanım dosyayı  sonuçlandırdı. Gönderici ve taşıyıcının zararı ortak karşılamaları kararı verildi.
Son söz; 40 yıl önce Almanya’da görülen iki davadan söz ettim. Davalar uzamadan ve uzatılmadan sonuçlandırılmıştı. Bizde başlamaları bile bir zaman alıyor ve kolayına bitmiyor. Belki personel sayısı az, belki mekan sıkıntısı var ve belki de başka sebepler…
Ancak; adalet elbette mülkün temelidir de, geciken adalet de biraz adaletsizlik olmuyor mu?

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.