AyFm 100.5
  • 30 Eylül 2025, Salı

AHMET EMİN ARKAYIN’I ANMAK İSTEDİM

Yeni yetişen Aydın gençleri Ahmet Emin Beyi bilmezler. Aslında orta yaşlı ve hatta ileri yaşlı hemşerilerimizin de pek çoğu için bu isim bir şey çağrıştırmayacaktır. Halbuki bilmemiz gerekir. Yakın tarihimizde her türlü yokluğa karşı azimle mücadele etmiş, hem bir Kuvayi Milliye kahramanı, hem eşsiz bir belediye başkanı, hem dürüst ve halkının hizmetinde bir milletvekili ve hem de örnek bir babaydı.

Kendisi bir öğretmendi. Aydın’da Kenzül İrfan isimli okulun müdürüydü. İşgal sonrası bir öğretmen arkadaşıyla birlikte İzmir’e gitmiş ve o alçakça işgale, yerli Rumların ihanet çığlıklarına tanık olmuştu. Aydın’a dönünce de daha trenden iner inmez Yunan askerleri tarafından tutuklanıp sorguya alınmıştı.

Ahmet Emin Beyi o sorgudan kurtaran kişi de Rum mektebinde öğretmenlik yapan Niko isimli çocukluk arkadaşı olmuştu. O gece Aydın’ı terk etmiş, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra önce Koçarlı’ya ulaşmış, oradan da nahiye statüsünde olan Bağarası’na geçmişti.

Yüreği işgal acısıyla yanan bu genç öğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş mücadelesinden de haberdardı ve Bağarası eşrafına sürekli bunları anlatıyordu. Halk kendisini Nahiye Müdürü olarak seçti. Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından Esat Mahmut Beyden bir davet alınca onunla İtalyan işgali altındaki Söke’de buluşup konuştular. O görüşme Ahmet Emin için bir dönüm noktası oldu. Artık sadece Nahiye Müdürü değil, aynı zamanda Kuvayi Milliye Başkanıydı.

Köy köy dolaşıp Ankara’da kurulan düzenli ordu için yardım topladı. Başta giyecek ve para olmak üzere topladıklarını Ankara’ya ulaştırıyordu. Menderes Nehri kenarına bir savunma hattı kurdu. Emrindeki 30 adet jandarma ve sayıları sürekli değişen milislerle burayı tutup Yunan birliklerini karşıya geçirmedi. Çalışmalarını takdirle takip eden Ankara yönetimi Büyük Taarruz öncesi kendisini Bozdoğan Kaymakam Vekilliğine tayin etti. Büyük zafer sonrası Yunan ordusu geçtiği yerleri yakarak kaçarken Nazilli Kaymakam Vekilliğine atandı. Hemen görev yerine gidip yağmayı önledi. Hükümet binasını açtırıp devleti çalıştırmaya başladı.

*

Sevgili okuyucu, buraya kadar anlattıklarım İstiklal Savaşı Kahramanı Ahmet Emin Arkayın’ın Cumhuriyet öncesi yaşadıklarından özetlerdi.

Ahmet Emin Bey milli mücadele sırasında tanıştığı Şerife Hanım ile evlenip Aydın’a yerleşmişti. 2024 yılında yapılan ilk Belediye Başkanlığı seçimlerinde Aydın halkı bu evladına vefasını gösterip belediye başkanı olarak seçtiler.

Yeni bir heyecanla çalışmaya başladı. Yanmış, yıkılmış Aydın’ı adeta küllerinden ayağa kaldırdı. Geniş caddeler, parklar yaptırdı. Aydın ticaret erbabının büyük bölümü işgal yıllarında göç etmiş ve geri dönmemişlerdi. Ticari hayatı yeniden canlandırmak için Akseki ve Buldan başta olmak üzere çeşitli kentlerden ticaret erbaplarını davet etti.

Bütün bu çabaları elbette görülüp takip ediliyordu. Mebusluk teklifi aldı ve milletvekili oldu. Milletvekilliği döneminde de Aydın için çalışmaya devam etti. Dört yıl boyunca meclisin en çalışkan isimlerinden biri oldu. Ancak, mutlu değildi. Yeni seçimler yaklaşırken İsmet İnönü’nün huzuruna çıktı. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:

“Gel bakalım Ahmet Emin. Gene ne isteyeceksin? Bu Aydın’ın dertlerini bitiremedin bir türlü?”

Ahmet Emin sesini yükselterek konuştu. Paşa biraz ağır işitiyordu. Bu nedenle de dinlerken eli devamlı kulağında oluyordu.

“Sayenizde Aydın’ın derdi kalmadı Paşam. Olsa da zatıaliniz başımızda olduğu sürece onu dert etmeyiz.”

“Peki, senin derdin nedir Ahmet Emin?”

Ahmet Emin Bey mahcup bir şekilde başını öne eğdi.

“Paşam seçimler yaklaşıyor. Duydum ki yeni mebus listeleri hazırlanıyormuş…”

Paşa bu sözleri yanlış anladı. Sıkkın bir ifadeyle konuştu.

“Listeler daha belli değil kardeşim. Ama sen çalışkan bir kardeşimizsin. Paşa hazretleri de seni çok seviyor. Yeni dönemde listelerde yer alacaksın.”

Ahmet Emin Bey bu yanlış anlamadan çok mahcup olmuş ve üzülmüştü.

“Paşa hazretleri beni yanlış anladınız. Benim mebusluk talebim olmamıştır. Şimdiye kadar hiçbir makam için bir talepte bulunmadım. Bana görev verildi, elimden geldiği kadar yerine getirmeye çalıştım. Bu sefer ise durum farklıdır efendim. Beni bu görevden affetmenizi istirham ediyorum.”

Bu sefer de İsmet Paşa şaşırmıştı.

“Mebusluk görevini istemiyor musun? Biri kalbini mi kırdı?..”

“Paşam, kimseyle bir kavgamız olmadı çok şükür. Zaten memleket meselesi söz konusu olduğunda öyle şeylere takılıp kalmayız. Ancak; durumum biraz sıkıntılıdır. Kızım İstanbul’da üniversite okuyor. Allah nasip ederse liselerde öğretmen olacak. Oğlum İzmir’de lisede okuyor, çünkü Aydın’a bir lise açamadık henüz. Ben Ankara’da, eşim de Aydın’da yaşıyor. Anlayacağınız, dört tane ev bakıyor gibiyim ve mebus maaşı bana yetmiyor. Beni affederseniz Aydın’da çiftimle, çubuğumla uğraşıp çocuklarımı okutmak istiyorum.”

İsmet Paşa’nın gözleri yaşarmıştı. Yürüyüp Ahmet Emin Arkayın’ın elini kavradı ve kuvvetle sıktı.

“Allah yolunu açık etsin Ahmet Emin Bey. Gazi Paşa bir adamı boşuna sevmez. Sendeki bu mertliği ve dürüstlüğü gördü muhakkak. Hem bu mecliste, hem de bu ülkede senin gibi adamların sayısı arttıkça bu millet ileri gidecektir. Var git, yolun açık olsun.”

*

Son söz; bu övgülere mazhar olan merhum hemşerimiz Ahmet Emin Beye rahmet diliyorum. Kendisine minnettarız. İsmet Paşa’nın son sözlerine gelince; o türlü insanların sayısı ülkede ve de mecliste arttı mı dersiniz? Ortalıkta sadece kırılan topuk muhabbetleri ve de baskı yapılıp işten çıkarıldığı iddia dilen işçiler var.

Tabi bir de parti binalarına polisle girmeye çalışan kayyum haberleri…

Not: Cumhuriyetten sonraki Aydın’ın seçilmiş ilk belediye başkanı da olan Merhum Ahmet Emin Arkayın’ın hayat hikayesini kızı, Aydın Lisesinin ilk kimya öğretmenlerinden Merhum Nihal Arkayın Hocamızın “DENİZ YELİ” adıyla kitaplaştırdığı anılarından öğreniyoruz. O kitabın hazırlanmasında dahlim olduğu için gurur duyuyor, babaya ve kızına Allah’tan rahmet diliyorum. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.