Benim Elimden Gelen Bu
5 Mart 2019, SalıTweet |
Gazetecilik son sınıf öğrencisiyim. Bu kutsal mesleğin öğrenimine başladığım ilk günden bu yana söylenen gazeteci nasıl olmalı sorusunun cevabı şu: objektif, eleştiren, gerçeğin peşinde koşan, doğruyu arayan, ülkesinin iyiliği için mücadele eden. Yerelinden ulusalına farklı alanlarda, farklı görevlerde ve farklı platformlarda bu mesleği icra etmeye çalıştım ve çalışıyorum. Benim gördüğüm ise ekonomik çıkarların peşinde koşan, tarafların ve güç odaklarının yanında duran, yarını değil bugünü için yaşayan bir düzen. Ben elimden geldiğince vicdanım, iş ahlakım ve meslek etiğimin dışına çıkmamaya çalışıyorum. Sizlere gerçekleri anlatmaya çalışıyorum. Unutulanları hatırlatmaya, değerleri geri kazanmaya, birlik ve bütünlüğü elde etmeye, saygıyı en tepeye çıkarmaya, doğru ve gerçek haber okuma hakkınızı size vermeye ve bilinçlendirmeye... Ben yapmak zorundayım. Çünkü hem mesleğime aşığım hem de ülkeme. Çünkü hem güçlüyü gördüm hem de güçsüzü. Çünkü hem birinin üstüne basarak zıplayanları gördüm hem de tırnaklarıyla kazıyanları. Tabii birkaç ay sonra mezun olacağım öğrencilik dönemimde bulduğum kadar kolay iş bulabilecek miyim, açıkçası düzen bu haldeyken ve ben bu düzene adım atmazken zor. Bence tüm güçlerin, tüm tarafların, tüm düzenin, çaresizliğin ötesinde hep bir umut vardır. Aşktan gelen... Atatürk vardır. Dünyanın karşına dikildiği, ülkende bile seni yok etmeye çalışanların olduğu, düşmanlarınla kıyaslandığında denizde damla bile olamayacak kadar gücün varken yola çıkan Atatürk geliyor. Bu ülke için taş üzerine taş koyana saygı duyarım ama koca koca binalar dikip o binaları şiddeti çok az olan depremlere ve yıllar içinde tahribatlara karşı dayanıksız yapanların ve yaptıranların karşısında olurum. Bilirim ki taş üzerine taş koyarken beden içinde can, kalp içinde sevgi bırakmadınız. Bir de o binaları benim tarım alanlarıma, sit alanlarıma, çocukken koşup oynadığım, hayaller kurduğum, çocukların şen seslerinin üzerine dikilmesine izin verirseniz durun derim. Binaları diktikten sonra içindeki kadını eve mahkum ederseniz, binanın içindeki erkeği işsiz bırakıp intihara sürüklerseniz size yazık derim. Binanın içindeki çocukları tek tip yetiştirirseniz, hayal dünyalarını yok ederseniz, geleceğini karartırsanız size acırım. Binanın içindeki insanları aç bırakırsanız, sizin yediğiniz yemeğe haram derim. Binanın içindeki insanları inançları, ideolojileri, düşünceleri ve giydiği kıyafetler yüzünden birbirine düşman ederseniz size ne desem az. Orman yanıyor, bütün hayvanlar izliyor. Bir serçe uçuyor, ağzına su alıp yangının üzerine döküyor. Bunu defalarca tekrarlıyor. Bütün hayvanlar gülüyor, ne yapıyorsun diyorlar? Senin döktüğün suyla mı sönecek koca yangın? Serçenin cevap ibretlik, benim elimden gelen bu. Siz ormanı düşünün, serçeyi düşünün, diğer hayvanları düşünün ve ne olduğunuza, kim olduğunuza, ne için yaşadığınıza karar verin. Benim elimden gelen bu.