PROBLEM EYLEMLERDE DEĞİL ZİHİNLERDE
31 Ocak 2018, ÇarşambaTweet |
Futbol artık sadece bir oyundan ibaret değil. Dev bir ekonomi ve dev bir endüstri. Futbolun tüm etkenlerinin; taraftarların, teknik adamların, oyuncuların, hakemlerin ve daha onlarcasının daha farklı bakış açısına sahip olması ve daha farklı uygulamalarda bulunması gereken bu dev endüstride duygusallıklar ve hatalar sizi yok edebilir. Ne yazık ki biz yok olma tehlikesi ile karşı karşıyayız. Yok olmasak da en iyi ihtimalle bitkisel hayatta varlığımıza devam edeceğiz. Çünkü ne yöneticilerimiz, ne taraftarlarımız, ne teknik adamlarımız, ne futbolcular, ne hakemler ne de diğer etkenler tümüyle doğrularla savaşıyor gibi yanlışlara gömülüyoruz.
YÖNETİCİLER
Birçoğu taraftara ne kadar hoş görünmeye çalışsa da kulüp için her gün yeni fikirler, yeni projeler ile çözümler üretmeye çalışsalar da öncelikleri kişisel menfaatleridir. Takımları yıllarca şampiyonluklara hasret, Avrupa kupalarında yoklar,onlarca yanlış oyuncu ve yanlış teknik adam tercihleri yapılmış, kulüplere kalıcı gelirler oluşturulmamış, kulüp için bir vizyon ortaya konulmamış konulsa da uygulanmamış, tek dertleri her maç sonu hakemlere, diğer kulüp yöneticilerine saldırmak. Eleştirinin bile doğruluğundan yoksunlar. Tüm bu yanlışların yanında bir de bakıyorsunuz kulüpler batma durumlarına geliyorlar. Sonra puan silme cezaları, para cezaları, transfer yasakları, ödemeleri yapılmadığı için giden futbolcular, maaşını alamayan onlarca kulüp çalışanı… Ödeyeceğimi borçlara, yapacağımız zarara kadar UEFA planlıyor. Çok yazık ki hala daha koltuklarında oturup ‘Bu kulübün en büyük aşığı benim, ne yaptıysak bu kulüp için yaptık’ gibi laflar edebiliyorlar.
TEKNİK ADAMLAR
İmparatorlar, krallar, efendiler, efsaneler ve adamlar. İyi mi gerçekten teknik adamlarımız? En başarılı dediklerimiz bile yurt dışından talep görmüyor, bir tanesinin bile düşüncelerini, taktik anlayışını, hayatını doğru düzgün öğrenebileceğimiz, geleceğe kalacak kitabı bile yok. Çoğu birbirinin tekrarı. Zaman zaman tabiki önemli fikirleri var ama uygulamaları tamamen zıt. Kazandıklarında ya da kaybettiklerinde ne söyleyeceklerini bilmemek imkansız. Söyleyecek olduğunu lafı dolandırarak söyleyene iletişimi çok iyi diyoruz. Kendilerinde sınırlı olsa da gelişim gösterse de değişime kapalı olduklarını hep birlikte görüyoruz. Onlarında en iyi oldukları konu hakemi ve rakip takımın hocasını, yöneticisini, oyuncusunu, stadın zeminini, maçın saatini eleştirmek.
TARAFTARLAR
Dünya üzerinde takımına maddi ve manevi desteği en çok veren maçın kazanılmasında en etkili taraftarlar ülkemizde. Fakat onlarda duygusallıktan çok profesyonelliğin uzağında kalıyorlar. Yöneticilerden, futbolculardan, teknik adamlara doğru eleştirileri yapıp doğru taleplerde bulunamıyorlar. Yöneticilerden kulübün borçlarını öğrenmek borçların nasıl ödeneceğini bilmek, yeni projeler istemek, dünya kulüpleriyle mücadele etmek için fikir ve eylemlerde bulunmasını istemek fikri ve eyleminde değiller. Diğer kulübün yöneticileri ile kavga durumunda olmasından, sürekli para harcamasından, yıldız oyuncular almasından memnunlar. Kaybettiğinde oyunculara, hakemlere en basitini söylüyorum su şişeleri vb maddeler atanlara taraftar bile demiyorum. Onlar katilliğe en yakın olanlar. Çünkü atılan çakıları da rakı şişelerini de, taş parçalarını da gördük.
HAKEMLER
Şampiyonlar Ligi finalini yönetmiş, Dünya Kupası’nda düdük çalmış olan ülkenin en iyi hakemi dediğimiz Cüneyt Çakır en çok eleştirdiğimiz ve en beğenmediğimiz hakemler arasında. Üzerlerinde olan baskıyı anlamak çok zor değil. Maçtan bir hafta önce eleştirilmeye başlayan hakemlerin maç esnasında doğru kararlar vermesi zor. Bunun yanında hakemlerimizin de standardının olmaması bir gerçek. Biz hata yapmaya tüm koşullarımızla çok zorluyoruz onlarda tüm koşullarıyla hata yapmaya çok müsaitler.
FUTBOLCULAR
Yetenek konusunda kesinlikle dünyanın her kulübünde oynayacak kapasitedeler. Fakat çalışma, mücadele etme, öğrenme konusunda da bir o kadar yeteneksizler. Yeteneklerinin evrildiği tek nokta daha fazla koşu mesafesi oluyor. Birçoğunun yurt dışı hedefi yok. Çocukluğunda taraftarı oldukları kulüplerin formasını giyince rekabeti unutup tüm hedeflerini gerçekleştirmiş gibi yaşıyorlar. Menajerleri olmasa 25’inde futbolu bırakacak binlerce oyuncu var.
Konu üzerine yazılacak yüzlerce satır, ele alınacak onlarca konu var. Tabiki gazetemin de bana ayıracağı belli bir alan var. Bir endüstrinin yönetiminde bu kadar hata varken sorunu sadece eylemlerde aramak, eylemleri değiştirmeye çalışmak, eylemleri onarmak, eylemleri cezalandırmak yetmez ve doğru olmaz. Sorun daha derinde sorun zihinlerde, sorun bakış açılarımızda, bilgi kültürümüzde. Zihinler değişmeden, değişen kişiler tekrarlarından ibaret olacaklar. Bizi bir adım dahi ileri götürmeyip geriye doğru koşturacaklar.