-Ramazan ayında fark ettim. Namazda oturup kalkarken göremiyorum ve sol gözüm sağa göre daha geç görmeye başlıyor. Bir de baş ağrım var, sürekli! Tüm bunları ben iki - üç aydır yaşıyorum. Göz doktoruna gittim. Görmemde bir sorun bulunmadı ama "göz dibinde ödem var" dedi. Bu nörolojinin konusu imiş. O yüzden size geldim. Yalancı bir şey varmış,
Kanser gibi bir şey dediler ama tam anlamadım. Açıklar mısınız?
Yalancı tümör sendromunda tümör var mı? Nasıl bir hastalıktır?
Beyinde tümör olmaz ama "sanki varmış gibi" yakınmalar gözlenir. Kişinin başı ağrır, bulantısı olur ve görmede bozulma ortaya çıkar. Bazen de kulak çınlaması olur. Baş ağrısı en çok sabahları, uykudan uyanırken olur. Görmede ise hareket ile kısa süreli görme kaybı, bulanık görme, görme alanında daralma, çift görme izlenebilir. Göz dibine bakıldığında ise ödem bulunur.
Bu hastalık beyni saran zarların arasında bulunan beyin omurilik sıvısının basıncının artması ile olur. Basınç artışı kemikten oluşmuş bir kutunun içinde diğer yapıları (beyni, damarları, zarları vb...) sıkıştırır, gerilmeye yok açar. Gerilme baş ağrısı ve bulantı ile sonuçlanır. Artan basınç göz sinirinin etrafına da yayılır, sinirin içindeki sıvı akışını bozar ve en uçta göllenmeye neden olur. Göz dibinde gördüğümüz sıvı birikimi "ödem" bu şekilde olur.
Bu hastalık niye olur? Ne zaman olur? Kimler daha duyarlıdır?
Hastalığın neden olduğu halen tam olarak bilinmemektedir. Beyin omurilik sıvısı kandan üretilir ve tekrar toplardamarlardan emilerek kana geri karışır. Basınç artışı ya üretim fazlalığına bağlıdır ya da geri emilimdeki yetersizliğe bağlıdır. Temelde basit görünen bu düşüncede suçlu daha çok geri emilmedeki yetersizlik gibi görülmektedir.
En çok doğurganlık dönemindeki kadınlarda görülür. Kilolu olan ya da yakın dönemde hızla kilo alanlar özellikle duyarlıdırlar. Bazı hastalıklar ile de ilişkili olarak izlenmektedir. Bu hastalıklar arasında hormonal tedaviler (doğum kontrol hapları ya da diğer hormon tedavileri), A vitamini fazlalığı, bazı ilaçlar (tetrasiklin türevi antibiyotikler), romatizmal hastalıklar (Behçet hastalığı, SLE vb..), damar tıkanmaları (venöz sinüs trombozu), uyku apnesi sayılabilir. Hastalık sadece şişman erişkinlerde olmaz, çocuklarda ve zayıf erişkinlerde de olabilir.
Nasıl tanı konur? Bel sıvısı almak tehlikeli midir?
Öncelikle başta bir tümör olmadığı beyin filmi ile gösterilir. Kesin tanı yüksek beyin omurilik sıvısı basıncı saptanarak konur. BOS basıncı artışını ölçmek, bel bölgesinden girilip beyin omurilik sıvısı almak ile olur. Beyin omurilik sıvısı almak halk arasında "yanlış olarak" çok kötü bir uygulama olarak bilinir. "Sakat kalırım" korkusu sıktır. Bu doğru değildir. İğne ile girilen bölgede omurilik zaten bitmiş durumdadır. Sadece ince ve kaygan sinirler bulunur ki iğnenin bu sinirlere zarar verebilmesi olası değildir. İşlemi gerçekleştiren kişiler becerikli ve deneyimi yüksek olan kişiler olduğu için bir zorluk ta yaşanmaz. Korkan ve giriş pozisyonunu bozanlarda, kilosu yüksek olanlarda ve kemiklerinde yaş ile eğilme ve yeni kemik oluşumları olanlarda ancak bir miktar zorluk yaşanabilir. Yine bel sıvısı alındığında iğnenin girdiği yerden dışarıya bir miktar beyin omurilik sıvısı kaçabilir ve ağrı yapabilir. Oturmak ve ayağa kalkmakla duyulan şiddetli ağrı tipik olarak yatarken geçer. Bol sıvı alınması, tuzlu ayran içilmesi, kafein içeren ağrı kesiciler kullanılması ağrıyı hafifletir. Sıklıkla bir iki günde düzelirken, nadiren bir hafta sürer.
En çok korkulan durum nedir? Nasıl tedavi edilir?
En çok korkulan şey görme kaybıdır. Basıncı azaltmak için önceden yapılan beyin omurilik sıvısını tekrar tekrar girerek boşaltmak günümüzde terk edilmiştir. Sıvı oluşumunu azaltacak ya da sıvı atacak tedaviler (idrar söktürücü tedaviler - furosemid, diazomid ya da antiepileptik tedaviler -topiramat) kullanılır. Bunların yanı sıra kilo vermek, var ise hormon anormalliklerini düzeltmek te denenmelidir. Basınç düşürülemez ve görme fonksiyonları bozulur ise cerrahi tedaviler (şant cerrahisi ya da görme siniri kılıfının açılması) yapılır. Eşlik eden hastalıklar varsa onlar da uygun şekilde tedavi edilmelidir. Hastalık mekanizması anlaşıldıkça yeni tedavilerin gelişmesi beklenmektedir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.