Türk medyası, son dönemde büyük bir sınav veriyor ve önemli bir dönüşüm yaşıyor.
Bundan bir yıl kadar önce, 18 Ekim 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Basın Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, çok geç kalınmış olsa da bu değişim ve dönüşümün temelini oluşturuyor.
Devlette “dezenformasyon yasası” olarak adlandırılan, bazı kesimlerce topluma “sansür yasası” olarak empoze edilmeye çalışılan bu düzenleme, üç ayrı ana yönetmelikle de desteklendi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, yasanın kendilerine yüklediği görev ve sorumluluklarla ilgili yönetmeliklerini hazırlayarak uygulamaya koydu.
Hem yasada, hem de yasaya bağlı çıkartılan yönetmeliklerde elbette eksikler olabilir, hızla değişen ve dönüşen bir mecrayı ilgilendirdiği için güncelleme ihtiyacı da doğabilir.
Özellikle Basın İlan Kurumu (BİK), bu yasa çerçevesindeki yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirebilmek için büyük çaba ve emek harcadı, gözle görülmese de sanal alanı en ince ayrıntısına kadar gözlemleyen ve raporlayan önemli yatırımlar yaptı.
BİK Genel Müdürü Cavit Erkılınç ve üst kademe yöneticileri yaptıkları aylar süren yoğun mesai sonrası, paydaşların fikir ve önerilerinin önemsendiği, BİK yönetim ve genel kurulunun da onayladığı bir yönetmelik ortaya koydu.
Diğer kurumlar da aynı titizlikle yönetmeliklerini hazırladı.
Böylelikle Türk medyası yeni bir sürece girmiş oldu.
Alışkanlıkları terk etmek zor olsa da, özellikle Anadolu medyası zorlansa da, bu değişim ve dönüşüm başladı ve artık nihayete ermek üzere.
Özünde dijitale dönüşümün hedeflendiği ama geleneksel yani mevcut basılı medyaya da pozitif ayrımcılıkların sunulduğu bu yeni süreçte, yazılı basında olduğu gibi internet ortamında gazetecilik mesleğini hakkıyla yapan yayın kuruluşlarına itibar kazandırıldı.
Tabi bu kolay olmadı.
Teknik ayrıntısına girmeyeyim ama bazı şartlar ve kurallar ortaya kondu.
Öyle de olması gerekiyordu.
Akşamdan ambulans şoförü olarak uyuyup, sabaha “gazeteci” olarak uyanma saçmalıklarının önüne geçildi.
Kişilerin sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlar bile 10 binlerce kişiye ulaşırken, 300-500 kişiye erişemeyen ama “gazeteci” süksesiyle ortalıkta dolananlara “BİK’tir git!” denildi.
Yani, “şunları, şunları yerine getirmezsen, devletin kaynaklarını sana heba ettirmem” denildi.
Denilmeye de devam ediyor.
Yönetmelik gereği 1 Nisan 2023’te başlayıp 30 Eylül 2023’te sona eren, mevcut basılı yayınların dijitale dönüşümü için kolaylık ve esnekliklerin sağlandığı sürecin üzerinden de, bugün itibariyle tam bir ay geçmiş oldu.
Basılı gazetelerin bazı şartları yerine getiremeyen internet haber siteleri için 1 Nisan 2024’e kadar bir kolaylık daha sağlandı.
Sonrasında süreç tamamlanmış olacak.
BİK Genel Müdürü Cavit Erkılınç ve ekibi, bu dönüşümün en başından beri kararlı, mantıklı ve vicdanlı bir tutum sergiledi.
Yeri geldi özgüven eksikliği yaşayan yerel basını motive ettiler, yeri geldi çakallarla dans ettiler.
Nihayetinde Sarıkamış’ta köhne bir ofisten yayın yapan bir internet haber sitesi de, İstanbul’daki bir plazadan yayın yapan internet sitesi kadar itibarlı ve kendi alanına göre gazetecilik mesleğini özgürce icra edebilecek bir kazanca sahip hale getirildi.
Gazetecilik mesleği;
Mürekkep kokularından klavye tıkırtılarına,
“Yazıyor! Yazıyor!...” nidalarından, mobil cihazlara iletilen bildirimlere dönüştü.
Türk Basını, Türkiye Yüzyılı’na yakışır bir evrim yaşadı.
Bu evrime ayak uyduramayanlara ve özellikle de bu alanı istismar eden çakallara ve onların ağababalarına, “BİK’tir git!” denildi.
Yaklaşık 15 yıl rötarlı da olsa, iyi ki de denildi.
Ben de diyorum;
Ya adam gibi gazetecilik yap, ya da BİK’tir git!...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.