Geçenlerde Aydın sevdalısı bir dostumuz anlattı.
Aydın’daki bir bankanın müdürünü ziyarete gitmiş.
Odadaki yaşlı teyzeyi kılık kıyafetine, hal ve hareketlerine bakarak dilenci zannetmiş.
O teyzenin “Müdür bey oğlum, bu yıl benim kömürümü siz alacaksınız” sözü, bu düşüncesini daha da güçlendirmiş.
Teyzenin talebine müdürün yanıtı, “Sen dert etme teyzeciğim, hallederiz” olmuş.
Yaşlı teyze odadan çıktıktan sonra banka müdürü bizim arkadaşa dönüp, “Bu teyzenin bizim bankadaki vadeli hesabında 9 milyon lira (9 trilyon) parası var. Gerekirse istediği 500-600 liralık kömürü kendi cebimden alırım. Parasını başka bankaya taşırsa, bu benim sicilimi, puanımı ve kariyerimi etkiler” demiş.
Aydın’ın yerli insanının halini özetlemeye, fazlasıyla yeten bir öykü bu.
Paralarımızı üretimde kullanmak yerine, bankalardaki vadeli hesaplarda tutuyoruz.
Sonra ne mi oluyor?
Elin Niğdelisi gelip Çine’de marul üretiyor ve Rusya’ya ihraç ediyor.
Biz de bunu, “Çine marulu Rus pazarında” diye haber yapıyoruz.
“Çinelinin marulu” diyemiyoruz.
Belki o marulun ekiminde, üretiminde ve hasadında Aydınlı insanlarımızın iş gücünden faydalanıyor, onlar ekmek parası kazanıyor olabilir.
Fakat marulu Ruslar, kazancını Niğdeliler yiyorsa; trilyonluk servetimizle banka müdürlerinden kömür dilenen Aydınlılar olarak bizim oturup tekrar düşünmemiz gerekmiyor mu?
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.