Hepimizin malumu olduğu üzere, kamuda tasarruf tedbirleri uygulanacak.
Bakan Şimşek “Üç yıl sürecek” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kalıcı hale gelmeli” diye ekledi.
Devlet küçülecek mi?
Küçülürken güçlenecek mi?
Kamudaki tasarruf tedbirleri, enflasyonu düşürecek mi?
Tasarruf tedbirlerine uymayan kamu yöneticileri cezalandırılacak mı?
Ne olacak, nasıl olacak, ortaya nasıl bir sonuç çıkacak, hep birlikte göreceğiz.
Dileriz ki, güzel sonuçları olur.
Seçim olmayan üç yıllık süreçte sadece kamuda değil, toplumun tüm kesimlerinde bir tasarruf kültürü oluşur.
İcatlar, ihtiyaçtan doğar.
Belki bu zor süreçte yeni kaşiflerimiz ve yeni keşiflerimiz de olur.
Böylelikle üç dört yıl sonra yapılacak seçimler öncesi, hepimiz bolluğa kavuşuruz.
Her şey eskisi gibi devam eder, kamuda tasarruf tedbirleri söylemde kalırsa, olan yine garibana olursa; sonumuz kötü olur.
Hükümet böyle bir tasarruf paketi açıklamışken, sorunlarına çözüm bekleyen ve kendilerini ‘mağdur’ olarak adlandıranlar da üç yıl bir kenarda beklesin mi?
Ne olacak bu mağdurların hali?
Staj ve çıraklık sigortası mağdurları ne olacak?
Emeklilikte tarihe takılanlar ne olacak?
Kadro bekleyen;
Uzman çavuşlar,
Belediye ve taşeron şirket çalışanları,
Aile Sağlığı Merkezi (ASM) grup elemanları,
Sözleşmeli öğretmenler,
Fahri Kur’an Kursu hocaları…
Özlük haklarının iyileştirilmesini isteyen kamu mühendisleri, kamu şefleri,
Daha niceleri…
Adil yargılanmayan adli mahkumlar için genel af bekleyenler,
Portakal yediği için ehliyeti elinden alınanlar,
Af bekleyen öğrenciler,
Yapı kayıt, tescil mağdurları,
Nafaka mağdurları,
Üç yıl beklesin mi?
Şayet iddia edildiği gibi bunlar birer mağduriyet ise, bu bekleyiş yeni mağdurlar üretmez mi?
Nüfusunun yaklaşık dörtte üçlük kesiminin kendisini bir şekilde mağdur hissettiği bir ülkede huzur olur mu?
Tasarruf tedbirleri, belki maddi sorunlara çözüm olabilir ama bu ülkede acilen el atılması, merhem olunması gereken manevi sorunlar göz ardı edilmemeli.
Dostlar alışverişte görsün diye değil, bu toplumsal beklentilerle ilgili bir komisyon oluşturulmalı.
Taraflar dinlenmeli.
Gerçekler ve gerekçeler enine boyuna tartışılmalı.
Varsa üretilebilecek çözümler derhal uygulanmalı.
Atılması gereken adımlar takvimlendirilmeli,
Talepleri aykırı ise de izah edilmeli, bu kitleler ikna edilmeli.
Tüm bunlar kamuya açık, şeffaf ve samimi bir şekilde yapılmalı.
Bu meseleler siyaset üstü görülmeli.
Sosyal medya platformlarında dertlerini anlatabilmek için mesaisinden ya da ailesinin zamanından çalan, ruh sağlığını yitirme boyutuna gelmiş bu insanlarımız, yeniden topluma kazandırılmalı.
Aksi halde, kamuda uygulayacağınız tasarruf tedbirlerinin hiçbir anlamı kalmaz.
Biz de “Ne olacak bu mağdurların hali?” diye sormaya devam ederiz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.