Kurumlar, devlet ve millet arasında köprü olmalıdır!
12 Ekim 2016, ÇarşambaTweet |
Yetki verirsin yanlış kullanılır. Yetki vermezsin adaleti sağlayamazsın. Burada esas olan devletin ve millerin zarar görmemesidir. Burada yapılacak en güzel iş; ‘devlet adamı/kadını' yetiştirmektir.
Geçtiğimiz yıllarda dediğim, ‘Müdürlerin hiçbir yetkisi yok ise sadece bilgisayar veya kurumun bir biriminde çalışan, 'Olur' derse oluyor, 'Olmaz' derse olmuyor ise müdürlerin yerine asgari ücretli birini atayın’ sözüme bazı arkadaşlar alınmıştı.
Son 10 yılda esnaf ve sanatkârlar olarak en çok sorun yaşadığımız 2 kurum var. Maliye ve SGK.
Maliye ve SGK, kamu hacizleri ve hesaplara koydukları blokelerle birçok esnaf ve sanatkârı zor durumda bırakmıştır. Yapılan bu uygulamanın yanlış ve hatalı olduğunu sürekli anlatmamıza, yazmamıza rağmen çözüm üretilmemiş olması hepimizin utancıdır.
O kadar çok örnek var ki hepsinin can yakan, can sıkan sonuçları var. Bunun çözümünün gecikmesine sebep olanlar, siyasiler, odalar, esnaf ve sanatkârlar olarak görsek de esas sorunu çözümsüz bırakanlar, kurumlarda etkili ve yetkili makamlarda olan bürokratlardır.
Bürokratlar devletten yana gibi görünüp ‘Çıkmaz yollara’ doğru yönelmiş, ‘Yapamayız, olmaz’ hastalığına bürünmüşler ve üstlerini de buna inandırmışlardır.
İŞİ YOKUŞA SÜRMEK
Geçtiğimiz günlerde bu konuda her iki kurumla ciddi bir tartışma yaşadım. SGK’da konuyu çözüm için görüştüğüm ilgili, en sonunda Ankara’yI aradı da şükür, yanlış uygulamadan dönüldü ama yaklaşık aradan 7-8 yıl geçtikten sonra mesele netleşti.
Aynı uygulamayı yapmasını istediğim Maliye'mizde de yetkililer, ‘İşi yokuşa sürme ve olmaz, yapamayız’ hastalığı ile boğuşuyor. Onların derdi şu; ‘Kamu haczinde 1.sırada SGK ve ben 2. sırada kabul etmem’ diyorlar. Oysa borca karşılık değer tespiti yaptırılan dükkânın değeri ‘borçların 2 katında fazla... Ama diyorlar ki ‘Ya yarın borç artarsa!’ Bu kadar saçma bir bakış ile esnaf ve sanatkârların zarar görmemesi mümkün değil elbette.
Meselenin neden bu boyuta geldiğine baktığımızda 'devlet teşvikleriyle kurulan şirketlerden bazılarının batması ve devlete çok borcunun olmasındandır.’ Oysa esnaf ve sanatkârın, gelinen noktada sigortalı çalıştıracak ne işçisi kalmış ne de devlete borçlanacak gücü kalmış. Esnaf ve sanatkâr ‘Açım’ diyor bu kurumlar, ‘Yemek üstüne hangi tatlı yersiniz’ diye soruyor.
ESNAF VE SANATKAR DEVLETİNİ DÜŞÜNÜR
Devlet kurumlarında aksayan işlerden dolayı biz çok zarar görüyoruz. Ama devletin işini aksatanların zarar görmediğine ve görmeyeceğine inananlar çok... Dolayısıyla devletine bağlı, devletin hamalı esnaf ve sanatkârları bu kurumlar tekrar değerlendirmelidir. Esnaf ve sanatkâr, devletin malını kendi malı gibi görür ve asla çaresiz kalmadıkça icra gibi sorunlar yaşamazlar. Devleti dolandıranlarla aynı kefeye konulmak, esnaf ve sanatkâra ciddi anlamda zarar verir.
Şimdi gelelim sonuca.
Yukarıda bahsettiğim ve verdiğim 2 örnekten yola çıkıp bu 2 kuruma yüklemeyelim tüm sorunları. Milletvekilleri yerelin sözcüsüdür. Esnaf odalarımız da kamu kurumu niteliğinde sivil toplum örgütüdür. Yani odalarımız da dâhil olmak üzere tüm kamu kurum niteliğinde çalışanlar, devletin çalışanlarıdır ve her alanda benzer yanlışlar hatalar vardır.
Vebal altında olduğumuzun bilincinde olmalıyız ve eksik, hatalı ve yanlış uygulamaların düzeltilmesi için kesin sonuç alacak çalışmalar yapmalıyız. Bir bürokrat nasıl bir meseleyi ciddiye almıyor ya da yanlış bildiğini üstlerine inandırıyor ve bundan insanlar zarar görüyor ise görevini yapmayan veya eksik yapan bizlerin de aynı durumda olduğumuzun bilinmesi lazımdır.
13-16 Ekimde Antalya’da TESK’in eğitim ve istişare toplantısına katılacağım. Orada üst makamlara özelde ve fırsat bulursam sözlü olarak gündeme getireceğim konular var. Esnaf ve sanatkârlar ciddi sorunlar yaşarken sorunumuz yokmuş gibi davranamayız. Bizlerin kuruluş amacı zaten esnaf ve sanatkârların sorunlarına çözmek içindir.