"Sula şırlama çocukla fırlama oldu"
18 Aralık 2013, ÇarşambaTweet |
Bunu babam söyledi.
Neden mi?
Ne mi demek istedi?
Anlatayım;
Karpuzlu ilçemizde eskiden tarlalarda mahsuller kuyu ve artezyen sularıyla sulanırdı ve doğal olarak arık ve mandal yapmak suretiyle sabahtan akşama, hatta günlerce Aydın deyimiyle su sulanırdı. Oysa su sulanmaz, ürünler sulanırdı.
ANAP döneminin Bakanları Cengiz Altınkaya ve Yüksel Yalova’nın destekleriyle yapılan Yaylakavak Barajı, Karpuzlu'da sulama amaçlı kullanılan bir barajdır. Barajın su kanalları son 10 yıl içinde kademe kademe tamamlandı ve Karpuzlu'da artık herkes baraj suyuna kavuştu. Dolayısıyla yazımın başlığındaki Aydın deyimlerine eklenecek başlığın 1. Kısmı yani “Su;la şırlama oldu” sözü de artık eskisi gibi günlerce su sulamak için vakit harcamıyoruz, diyor. Tarlanın bir tarafından her arık içine bir musluk vasıtasıyla şırlama suyu açıp, tarlanın sonuna varması beklenmekte diyor.
Çocuklar neden fırlama olmuş?
Eskiden köyde yetişen gençler ve neslin tamamı na yakını çekingen, büyükşehirlere gittiğinde korkan bir yapıya sahip ti ve büyük büyüklüğünü küçük küçüklüğünü bilirdi ancak geldiğimiz noktada “ köyümüzün çocukları İstanbullulara babıcı ters giydirir” diyor Bubam.
Görsel , basılı ve sözlü yayın ve İnternetin köy ile şehir farkını ortadan kaldırdığını doğal olarak ta köy ile şehirlinin farkının kalmadığını anlatıyor ve yazımın başlığını atıyor. “Sula şırlıma oldu, çocukla fırlıma oldu!”
İşte yukarıda verdiğim örnek uzun sürede başımızı çok ağrıtacak bir sorunun başlangıcı. Köylerde de insanlarımız zaman israfı içinde yani su sulamada harcanan vakit artık gerekli değil ise o zaman o değerli zamanı verimli kullanmak lazım oysa üreten ve üreticinin değer görmediği ülkemizde köydeki gençlerde çalışmadan kazanma derdine düşmüşler ve örf adet ve ananelerimize mesafe koymuşlar. Bu meseleyi iki açıdan bakmak ve ayrı ayrı yorumlar getirmek mümkün.
- Ülkemiz o kadar hızlı gelişiyor ki, köy ile şehirde olmanın hiçbir farkı yok diyebiliriz,
- Toplum değerlerinden hızla uzaklaşıp, üretimden de kopmakla yarınlarda çok ağır bedeller ödeyeceğiz de diyebiliriz.
Söz sudan açılmışken birde şu sulama birliğinin bir uygulaması var. Sözde geçtiğimiz yıl sulama fiyatları % 50 düştü ama sulama birlikleri bunun bu yıl uygulanmayacağını belirtip aynı parayı topladılar.
Şimdi yeni bir sorun da karpuzlu ovasında herkesin mecbur olduğu artezyenlerden talep edilen paralardır.
Efendim devletimiz sulama amaçlı baraj yaptı ve dolayısıyla tarlalara sulama işi barajdan yapılmalıdır. Bu çok doğru ancak; Karpuzlu ovasının tamamında ova evlerinde içme ve kullanma suyu yoktur. Yani şebeke suyu olmadığı için herkes artezyen ve kuyuya muhtaçtır. Şimdi köylere gidip insanlardan “şu evrağa imzala yoksa size icraya vereceğiz” diyerek barajdan faydalanmadığı için dönüm başına 4 lira istenen paralar belki sembolik ama çok mantıklı ve vicdani bir para değildir. Bu insanlar artezyenlerini yeni açmadılar ki? Siz buna sayaç takma tehdidiyle neyi elde edeceksiniz ki? Madenlerin yarattığı kirliliği görmeyenlerin halkın cebinden çıkacak paralara gelince sıraya geçmelerini anlamakta zorlanıyorum. Siz insanların köy evlerinde bile içilebilir kalitede bir suyu verdiniz mi? Ovapınar köyünde bu mevcut değil şimdi dağdan kaynak suyu getiriliyor ama hala iddia ediyorum madenlerde kullanıldığı iddia edilen kimyasalların karışma ihtimali çok da ihtimal dışı değildir.
İşte üretim ve zaman konusunda çıkmazda olan köylülerimiz lugatımıza yeni deyim ve sözler üretmeye devam ediyorlar. Yarınlarda “Vaktimiz bol oldu, her yerimize kimyasal doldu” denilmez inşallah.