Toplumumuz anlaşılıyor mu ki? Ben anlaşılayım!
24 Eylül 2014, ÇarşambaTweet |
Bazen yazılarımın tam anlaşılır olmadığını eleştirirler, belki bunda benim eksik eğitimimin de etkisi vardır. Ama anlaşır olmamın esası şudur; toplumdaki hiçbir insanımızı incitmeden yazmak ve söylemek hedef ve gayretimdendir. Çünkü, sanatkarım ve az da olsa Ahilik kırıntıları mevcuttur bende. Ondan dolayıdır ki sevmediğim insanları bile kırmadan bir şeyler anlatmaktır amacım. Aslında hedef aldığım kişi veya kişiler ne demek istediğimi çok iyi anlarlar ama elbette konuya mesafeli olanlar açısından aynı şeyler söylenemez ve onlarda aslında haklılardır.
Toplumumuzu son dönemde tanımak çok zor. Herkes kendi hatasını karşı tarafın açığı ve eksiğiyle kapatmaya çalışıyor. Oysa bu bizim milli kültürümüze uygun bir durum değildir. Herkes kendi inanç ve ideolojisini karşı tarafa zorlamadan ve toplum örf ve adetlerine aykırı olmadan savunmalı ve daha iyi toplum ve ülkeye hizmet edeceğine inandırmalıdır. Gelin görün ki bu gerçekte hiç böyle değildir. Arkadan konuşma ve dedikodu kültürüne inanmış ve bunu yaşam biçimi haline getirmiş bir kesim var. Bunlar bazen yeni hikaye ve fıkralar kazandırıyorlar yaptıkları ve düştükleri komik meselelerden dolayı.
Bazıları devlet kademelerinde aldıkları görev ve o makamın verdiği güç ile asli görevini bırakıp devlet gücüyle siyaset yapmaya devam ediyor. Hatta yalan dolan ve entrikalarla sürekli makamlarını yükseltiyorlar.
Kazancımızın helal mi haram mı olduğuna bakıyor muyuz?
Kul hakkı yetim hakkını biliyor muyuz?
Devletin malvarlığının 77 milyonun hakkı olduğunu biliyor muyuz?
İnsanlara menfaat için mi yoksa yürekten mi selam veriyoruz?
Mevcut kazanımlarımızla şükretmeyi biliyor muyuz?
Komşu hak ve hukukunu biliyor muyuz? Uyuyor muyuz? Komşumuz aç mı tok mu biliyor muyuz?
Ben senden, ondan, şundan farklıyım diyerek sürekli yaşamda kendimizi zora mı sokuyoruz?
Düşünmeden, öğrenmeden, insanların ırkı, dini, mezhebi üzerine kararlar mı veriyoruz?
İnanıyoruz diyoruz? Sizce sahiden biz neye inanıyoruz? İnandığımız gibi yaşıyor muyuz?
Soruları daha çeşitlendirmek mümkündür. Ancak meselenin özü şudur. Bir toplumda yanlış, hatalı, helal ve haramda insanların ortak bir bakışı ve inancı olması gerekmektedir. Geçtiğimiz günlerde Milas'ta bir düğüne katıldım. Kına yakmaya gelen oğlan evi gençleri kız evine gelirken davul ve zurnalı Ceddin Dede marşıyla giriş yaptılar. Hoşuma gitti. Döndüm birde baktım ki akla ziyan bir görüntü... Ellerinde rakı ve biralarla alana girdiler ve akabinde çok sevdiğim “Türkiyem” türküsünü çaldırdılar ve bozkurt işaretleri eşliğinde. Şimdi bunun neresini savunacağız? Değer verdiğim Ülkücü bir Hocama bu meseleyi ayaküstü aktardığımda verdiği cevap manidardı. “Allah’tan ayakkabı kutuları yokmuş” dedi.
Diğer taraftan baktığımızda inançlı dediğimiz insanların aslında nefsine yenik düştüğünü ve inancına ters işleri doğru kabul ettirme gayreti içine düştüğünü görüyoruz. Yani bu meseleyi daha açtığımızda sol görüş, sol görüş gibi değildir. Sağ görüş sağ görüş gibi. Alevi, Sünni, Kürt , Türk ve devam edip giden tüm toplumumuz aslında yaydan çıkmış ok gibidir. Bu kadar karmaşa ve sorunun içinde insanları kırmadan üzmeden birşeyleri anlatmaya çalışıyor olmam benimde her şeyi doğru yaptığım sonucu doğurmuyor. Çünkü bende bu yanlışların içinde bazen haram olduğunu bildiğim halde içebiliyorum, bazen nefsime yenik düştüğümde olmuştur ama esas mesele şudur; “Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol" der Mevlana... Bende bu toplum yapısı içinde yapabildiğimin en iyisini yapmaya çalışıyorum.