Belediyede 5, Aydem’de 15, telekomünikasyonda 25
20 Mart 2013, ÇarşambaTweet |
Geçenlerde bir elektronik posta geldi “Aydın'da suya ne kadar ödüyoruz? Nazilli'de ne kadar? Denizli'de ne kadar?" sorusu ve içerik olarak Aydın Belediyesinin hiç su kullanmasa bile, her aboneden aldığı 14 liraya tepki gösteriliyordu.
Elbette belediyemizin aldığı para eleştirilmelidir. Fakir fukara için bunun yanlışlığı ortaya konulmalıdır, ama sorun sadece belediyede mi? Bugün hangi kurum var insanlarımızı benzer uygulamalarla aylık haraca bağlamayan? Bankalar mı? Telefon şirketleri mi? Kamu kurumları mı? Yarı özel kurumlar mı? Bize hangi kurum tokatlamıyor ki, belediyeye laf edelim. Evet belediyenin yaptığını eleştirelim ancak her ay neredeyse asgari ücrete aşan zorunlu giderlerimiz var ve buna denilecek bir söz yok mu?
Son 5 yılda bankalara verdiğimiz, Aydem’e verdiklerimiz, telefon ve internete ödediklerimiz, her köşe başına mekân tutmuş telekomünikasyona telefonlara kullanarak dolandıranlar bunları hükümet engelledi de bizim mi haberimiz yok? Kayıt dışılık bittide biz mi bilmiyoruz? Kurumlar milli gelirden bizlere eşit miktarda yararlanmamız için çalışmalar yaptılar da bizim mi haberimiz yok?
Arkadaşlar, evet eleştirelim, daha iyi hizmet ve daha iyi uygulamalarda yarış yapalım ama adil ve adaletten uzak olmayalım. Dün yok olup gidenlerin yok olma sebebi kendilerini vazgeçilmez ve yok edilemez görmelerindendir.
Önümüzdeki günlerde şehir yönetimiyle ilgili benimde eleştirilerim ve desteklerim olacaktır ama bunların hiçbirinde şahsi menfaat olmayacaktır. Tamamen “ülkem ve şehrim” tarafından bakmaya çalışacağım elbette bende hata yaparım/yapabilirim ama beni en iyi denetleyen okuyucularımızdır. Ha diyeceksiniz ki sana kaç kişi okur? Doğrudur bizi 3 kişi veya tek biz okusak bile yazılarımız huzuru mahşerde şahidimizdir. Bu dünyada gördüğümüz yanlış ve hataların düzeltilmesi için yazmaya devam edeceğim. Bu dünyada alamasak bile hakkımız saklıdır yeri geldiğinde talebimiz olacaktır. Ha bazı arkadaşlar derler ki “ benim bu dünyada işim iyi olsunda öbür taraf çok umurumda değil” ben bu görüş ve düşünceye katılanlardan değilim. Ben derim ki “ evet sana göre belki öbür tarafa gidip gelen yok ama ben inanırım ki esas hesap öldükten sonradır. 3 günlük dünyada şahsıma ve ailemin hakkını yiyenlerden elbet hesap soracağım varsa hatam hesap vereceğim”.
Elimde Aydem’in son 5 yıllık faturaları var. Sanırım 3 binden fazla kayıp kaçak bedeli vardır. Ayrıca Elektrik açma kesmeden de ciddi bir bedel alınmaktadır. Geçtiğimiz birkaç ay içinde bir yazımda da belirmiştim yeni sanayi bölgesinde ki toplam esnaf ve sanatkârın yarısı kadar kesme ihbarnamesi bırakılmıştı, peki bunlardan kaç kişi ödeyemediği için bir sonraki ay 15 lira açma kesme ödemiştir? Oysa kimsenin elektriği de kesilmemiştir. Telefondan soygunların hesabını kaçırdık o ne kadardır bilemiyoruz.? Bankalar ipini koparmış dur diyen yok! Daha doğrusu durdurulamıyor? Sanatkârın derdini sorununu dinleyen yok ve kapat git kardeşim mantığı artık gün gibi ortadadır.
Bunları yapan sadece hükümet değildir elbette muhalefet de iktidar olduğu belediyelerde hizmet verebilmek için alıyor bu parayı peki diğer kurumlar ne diye alıyor?
Bu mesele tek bir sayfaya sığdırılamayacak kadar geniş ve uzun bir mesele sonuç olarak her kurum ve kuruluışun kendince haklı bir gerekçesi var ama halkın gücü kalmadı önümüzdeki yakın zamanda sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak Ankara havası gibi "arabada 5 evde 15" değil, mesele "sende 15 bende 5" meselesidir.