Sanatkârların önlenemez çöküşü devam ediyor…
20 Ocak 2016, ÇarşambaTweet |
1999 yılında yönetici olarak göreve başladığım Aydın Marangozlar Odası’nda 2001 yılında resmi olarak başkan seçildim ve hala bu görevi sürdürüyorum.
Henüz başkan bile olmadığım 2000 yılında gazetelerdeki ilk haberim ‘ Kaçaktan Şikâyetçi’ başlığıyla verilmişti. 15 yıldır bazı başlıkları papağan gibi sürekli tekrarladım, ama bir arpa boyu yol alamadığımız gibi geriye gidişimiz hızla devam etti, ediyor.
Hükümetimiz iyi niyetli,
Esnaf ve sanatkârlarımız iyi niyetli,
Oda yöneticilerimiz iyi niyetli,
Birlikler, federasyonlar, konfederasyon iyi niyetli! İyi güzel de sorunlar neden çözülmüyor?
Demek ki iyi niyetle sorunlar çözülmüyor. Çözülmeyecek. Peki, kavga mı edelim? Asla. Peki, ne yapmalıyız ki sorunlar çözülsün.
Esnaf ve sanatkârlarımız sorunların nasıl çözüleceğine karar verecek ve çözüme inanarak gerekli baskılar oluşturularak mümkündür, yoksa bu çöküş daha da devam edecektir.
Esnaf ve sanatkârlar sorunlarına bilecek, nasıl çözüleceğine ortak kararlar verecekler. Oda yönetimlerine baskı oluşturacaklar ve doğal olarak da bu silsile yoluyla Ankara’ya ulaşacak. Yoksa biz bir asır daha beklesek kimse bizim sorunumuzu çözmez, çözemez, çünkü bizim yaşantımızı ve koşullarımıza bilen ve bunun kaldırılması için mücadele edecek çok az sayıda vekilimiz var.
Devlet kurumlarımız ve bizlere destek olacak kurum ve kuruluşlara hep sordum ‘Neden bütün plan ve programlarınız orta ve büyük boy işletmelere göre?’ Verilen yanıtlar hep aynı. ‘Bazı şart ve koşullar olmaz ise nasıl olacak’ ve bu cevaba tuzu kuru herkes katılıyor.
Ağalar iyi güzel de ömrünü sanayide çürütmüş yaşı yetmişlere dayanmış ve hala aylık giderini karşılayabilmek için çalışanların bu ülkenin milli gelir ve değerlerinde hakkı yok mudur?
Efendim ‘Emekli olacaklara şu kadar kredi verdik, borçlara taksit yaptık, faizsiz kredi verdik, veriyoruz’ Bunların hepsi fasarya… İnsanlar açım derken onlara pasta, tatlı ikram etmek gibi bir şey bu.
Sanatkârların son hali akla ziyan durumdadır. Sektöründe en başarılı insanlar işinden nefret eder hale gelmiş ve kaçmaya devam ediyor. Moral yok, umut yok, ne yapacağız? Sonumuz ne olacak? Kaygısı almış başını gidiyor.
Eli çantalı ihaleciler, başıboş müteahhitler, yerelde kazanıp başka yerlere harcayan zenginler, yerel esnaf ve sanatkârları yok sayan kurum ve kuruluşlar, işyerinde kaçak, kayıt dışılığa izin verenler, kaçak çalışıp, kayıtlının hakkını çalan hırsızlar, dost görünümlü menfaatçi müşteriler, sektörünün hak ve menfaatlerini kötüye kullanan yamak bile olamayacak ustalar, işini doğru yapmayan yöneticiler…
Velhasıl kelam mevzu şudur, imalat ve üretim yapılacak alanlara girmek için çok paran olacak ki para kazanasın, hatta sermayen çok ise yaptığın işten kazanmasan bile devlet desteklerinden elde ettiğin kazanımlarla ciddi kar elde edebilirsiniz. Ama şunu bilin ki Edebali der ki ‘ Yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar güvende değildir’. Demem odur ki sermayesine güvenip sektörün esas sahiplerine bitirmeye çalışanlar bir gün siz yok olursunuz ama esnaf ve sanatkâr yine aynı yerdedir. Esnaf ve sanatkârlar ortak hareketle sorunlarını çözmeye başlasınlar, işte siz o gün görün bizleri. Bu şu aşamada zor gibi görünse de bir kıvılcım her şeyi değiştirebilir diye düşünüyorum.