Atananlar ve seçilenler
17 Nisan 2019, ÇarşambaTweet |
Şöyle başlayayım kanunlar günün şart ve koşullarına göre düzenlenebilir yani demem o ki kanunlar ayet değildir değişebilir.
Konumuza döner isek ‘atananlar ve seçilenler’ de değiştirilebilir bunlar da ben gidersem devlet veya kurum batar çöker diyemez/dememeli eğer öyle olsaydı dini ve milli kahramanlarımız ebediyete göçtüğünde devlet ve inançlarımız çökerdi oysa öyle olmadığını hepimiz biliyoruz.
Biliyoruz da uyguluyor muyuz? Şehri yönetmekle görevli olan atanmış ve seçilmişler şehrimize ve insanlarımıza uygun olmayan yanlış atamalara ‘ Ey ankara, ey Cumhurbaşkanım’ bu atama yanlış diyebiliyor mu? Yoksa atanan odun bile olsa ‘ büyüklerin vardır bir bildiği’ deyip el pençe divan mı duruyor?
Aslında en büyük sorun temeli ve bence sayın cumhurbaşkanımıza zora sokan sorun da bence bu noktada. Eğer birileri yanlışa yanlış diyemiyor ise bu onların hatası yok sayın cumhurbaşkanımız bu konuda yerelin sesi/sesleri olması gerekenleri dinlemiyor ise bu da sayın cumhurbaşkanımızın hatası diyebiliriz.
Aydın ilinde herhangi bir kuruma göreve gelen/gelecek kişinin kim olmasına kim karar veriyor? Yerel mi? Yoksa Ankara’da Cumhurbaşkanımıza yakın olduğunu söyleyip atamalara yön verenler mi? Atamalarda yerel dinlenmez ve ben kime göndersem kabul görüyor deniliyor ise bu kabul emriniz altında veya menfaaten size bağımlı olanlar için sorun yoktur ama halk gözünde bu mesele öyle görünmemektedir.
Bazı kurumlarda, bazı birimlerin, bazı kişileri iş sahibi yapmak için açıldığı iddiaları virüs gibi yayılıyor. İnançlı diyerek inandığımız insanların menfaat için kurum ve kuruluşlara egemen olduğu ve onların aslında kuruma bir şey katmadığı aksine zarar verdiği örnekleri ve dedikoduları da sürekli konuşulanlar arasında.
Ben inançsız birinin yaptığı yanlış ile inançlı birinin yaptığı yanlışı aynı görmem mümkün değil. İnançlıyım diyen gerçek bir dava adamı olmalı örneğin yalan söylememeli, haram yememeli, kul hakkı, yetim hakkı yememeli, devletin ve milletin malını sahip çıkmalı ve bu ve diğer her konuda topluma iyi örnek olmalı ama bu son yıllarda ortadan kalktı ve herkes şahsi menfaat için her şeyi kullanır ve her türlü akıl almaz hatayı yapmaya kültür haline getirdi.
Tez zamanda Diyanet işlerimiz başta içeriden başlamak suretiyle toplumda bir seferberlik başlatmalı ve toplumun kaybettiği şuuru yeniden kazandırmak için olağanüstü çaba harcamalıyız çünkü ülkemizde ahlak çöküntüsü üst seviyede ve herkes ölmeyecekmiş gibi yaşama hastalığına kapıldı herkes birbirini gammazlamaya başladı en vahimi her türlü iftira atmakta sıradanlaştı.
Fetö örgütüyle mücadele edilir iken alakasız insanlar Fetöcü diye dışlanıp bir nevi toplum içinde linç edilmek isteniyor ise bu hem ahlaksızlık hem de Fetö ile mücadeleyi sulandırmaktır. Bu meselede baştan beri söylüyorum ‘ devlet ve millete hainlik etmiş her kim var ise en üst seviyede cezalandırın’ ancak bu konuda kanmış, kandırılmış veya onların gücünden etkilenmiş/faydalanmak için yanına yanaşmış olanları ve çocukları özellikle ayırt etmek lazımdır. Yani demem o ki kurumlarda da birileri keyfi olarak kişileri Fetöcü suçlamasıyla galibiyet elde etme peşinde olmamalıdır.
Son dönemde Fetö terör örgütü ile mücadele edilir iken maalesef inançlı dindar insanların tamamı zan altında kaldı gibi bir algı oluştu yani özetle yaşam felsefesi İslam’a uymayanlar toplumda bir nevi daha özgür ve rahat hisseder algısı oluştu ve insanlar bir nevi İslam’ın şartlarına uymamayı marifet sayar hale geldi işte bu nokta beni çok rahatsız ediyor.
Ben bugüne kadar hiçbir zaman yanlış gördüğümü doğru demedim ve hiçbir zaman menfaatim için birilerine övgüler düzmedim. Her zaman bir vatandaş olarak gördüklerimi yazdım söyledim ve öyle devam edeceğim. Eleştirdiğim için beni kendilerine düşman görenler bilmeliler ki yarınlarda benim eleştirilerimin ne kadar önemli olduğunu anlayacaklardır.
Aydında seçilmiş, atanmış herkese saygım sonsuzdur. Bu saygıma son verecek başlıca mesele görevini layıkıyla yapmayanlardır. Hiç sevmediğim biri bile olsa devlet ve millet için doğru şeyler yaptığında ayakta alkışlayacak kadar medeniyim, tersi olduğunda canım pahasına kavgasına verebilecek kadar Efeyim.
Ben devletimize yönetmekle mükellef seçilmiş ve atanmışlara diyorum ki sakın ola ki devlet ve millete zarar verecek bir şeyi savunmayın, kurumlara yapılacak atamalarda liyakate önem verelim, bir konuda sıfır bilgiye sahip birini, kahraman olmaya zorlamayalım, üstlerinize yağcılık ve yalakalık olsun diye her şey mükemmel demeyin yanlışa savunmayın ki doğrular kırılmasın, doğrunun hakkını verin ki yanlışlar iktidar olmasın.
Sektör olarak zor günler geçirmemize rağmen konu memleket meselesi olunca kendi sorunlarımızı unutuyoruz. Aydında hala intiharlar devam ediyor ve konuyla ilgili hiç bir kurum kuruluş ve şahıs bir cümle konuşmuyor biliyor musunuz? Bu intiharların büyük çoğunluğu maalesef üreten insanlardan olduğunu da ayrıca not düşelim. Para bu milletin dini değildir! Paradan çok daha önemli değerleri kaybediyoruz öyle ki yarınlarda dünyanın parasını versek satın alamayacağımız şeyler mesala insanlık gibi…