Sivil toplum örgütleri gücünü kaybediyor mu?
13 Nisan 2016, ÇarşambaTweet |
Odalar, sendikalar, dernekler gücünü neden kullanamıyor? Neden etkin değiller?
Aslında bu soru bugün oluşmuş bir soru değildir. Geçmişten günümüze odalar kısmen tarafsız, sendikalar genelde o dönem güçlü olan siyasi yapının yanında bulunarak güçlü görünür! Ancak güçlü iktidar gittiğinde o sendika da gücünü kaybeder veya kaybettirilir.
Derneklerin zaten amacına uygun çalıştığı söylenemez. İstisnai örnekler hariç genelde dernekler kendi varlıklarını sürdürmekte bile çaresiz birkaç kişinin sırtında devam eder gider.
Odalar üyelerinden aldığı aidatlarla ayakta durur ve belki de bu yönüyle en bağımsız kuruluşlardır. Ancak odalar da kanunla etkisizleştirilmiş, hatta yok edilmeye veya tırpanlanmaya çalışılmaktadır, ama bu denemeler genelde başarısızdır, çünkü odalar en azından siyasileşmemiş, siyasi görüşe destek olan başkan ve yönetim kurulu genelde dengeli bir tutum içinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Bir de sivil toplum örgütü sıfatı taşıyan kooperatifler vardır. Aslında kimsenin dikkatini çekmez, ama aslında en rahat ve en kazançlı çalışmalar kar amaçlı kooperatiflerdedir. Bunu görmeyen birçok kişi, odaları gündeme getirir durur. Oysa odalarımızın yüzde doksanının başkanı kendi şahsi fedakârlığıyla odayı ayakta tutmaktadır.
Sendikalar elbette bir siyasi görüşe sahip olabilir, ama burada taraftar mantığıyla görev yapmak vatan ve millete zarar vermektedir. Dernekler gönüllülük esasına dayalı olmasına rağmen onlar da sadece yöneticilerin üzerinde devam eden bir yapıya sahiptir ve fedakârlık bir süre sonra bıkkınlığa dönüşüyor ve amacına kaybedip ayakta durmak tek hedef durumuna geliyor.
Aslında kimse ‘ortak akıl, yönetişim ve toplumsal denetimden ’ yana değildir. Herkes kendi düşünce ve menfaatine uygun davranan ‘taraf’ başkan, yönetici ve örgüt beklemektedir. Elbette hata sadece yetkililerde değildir. Oda, sendika ve diğer sivil toplum örgütleri ‘etkili, donanımlı ve yetkili yöneticilerin elinde olmalıdır.
Sivil toplum örgütlerinin daha etkili olması isteniyor ise öncelikle toplum olarak birbirimize şaşı bakmaktan, fanatik taraftar gibi değil de vatan ve millet menfaatini ön planda tutacak bir yapıya kavuşturmamız lazım. Eleştirirken, eleştirilirken taraflı tarafsız herkes ‘bu kurum veya adam haklı’ diyebilmelidir.
Devlet yönetimi ve kamu idaresi, sivil toplum örgütü bakışına yeni bir anlayış kazandırmak durumundadır. Mesele odaların sendikaların kapatılmasıyla çözüme kavuşacak değildir. Her zaman söyledim, eğer marangozların sorunları çözülecek ise odayı kendim kapatırım diye ama bu mümkün değil. Yani her halükarda kayıt altında olmak ve buna bozmamak gerekiyor. Eğer sivil toplum örgütleri güçsüz ise memleketimiz güçsüz demektir. Ben yaptım oldu? Ben kimim biliyor musun? Kodum mu oturturum mantığı ülkeye hiçbir yere götürmez. Belki bir süre korku imparatorluğu etkisiyle gidiyormuş gibi görünür, ama bir süre sonra sap ile saman karışır ve nitekim şu aralar durum aynen böyledir. Sivil toplumun gücü, ülkenin gücüdür.