"Çok istersek geler bence!"
16 Nisan 2016, CumartesiTweet |
Merhaba güzel gazetemin güzel okurları! Afiyette olduğunuzu umuyor ve konuya giriş yapıyorum! Geçen hafta "Pardon, dört yapraklı yoncalar ne taraftaydı acaba?" başlıklı yazımı okuyanlar bilir. Ciddi ciddi şansımı aradığımı yazmıştım. Buldum galiba. Beklentiyi yüksek tutmak istemem. Şans oyununda trilyon sahibi olmadım, heyecanlanmayın yani ona da açıklık getireyim şimdiden.
Birkaç gün önce teyzemlere gitmiştim ve mutfakta otururken 9 yaşındaki kuzenim Damla, heyecanla ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle pamukta yetiştirdiği fasulyelerini gösterdi ve "Hatice abla baksana fasulyelerim büyüyor" dedi. Evet, baya heyecanla söyledi. Çünkü o fasulyeleri iyice yetiştirip "ihracata atılmayı" düşünüyor. "Ben bu işin ticaretini yaparım" gibi küçük hayalleri yok. Direkt olarak uluslararası bir hedefe sahip, takdir ediyorum. E tabii onun heyecanını görünce karşılık olarak ben de en coşkulu halimle "hanimiş" moduna girdim hemen. Gençlere destek olmak lazım, her zaman bunu savunurum.
Damla bana fasulyelerinin gelişim sürecini anlatırken gözüm pamukta bitiveren yoncalara takıldı. Neyse ki yoncaları o da sevmiş de konuyu oraya getirebildik kendisiyle. Onlarca üç yapraklı yoncanın arasında saklanmış bir adet dört yapraklı yonca buldum! "Daha geçen yazımda bahsetmiştim, bu şansımı bulduğuma dair bir işaret olmalı" diye düşünerek gülüyorum o arada tabii. Sır Kapısı jenerik müziği belirdi fonda. Yüzümdeki şapşal gülümsemeye engel olamadım. Ne yalan söyleyeyim, belki de sıradan bir şey ama bana yetti de arttı yani. Sonra düşündüm de hayatımda gördüğüm ilk dört yapraklı yonca da oydu. Çünkü daha önce dikkat edip de hiçbirinin yaprağını saymamıştım. Yani demem o ki bir reklam filmindeki Iğdırlı küçük çocuğun da aynen söylediği gibi "Çok istersek geler bence!"
***
Nisan ayının bir karizması olduğuna inanıyorum. Cezbedici bir havası var. İnsanı şaşırtıyor ve küçük sürprizler sunuyor. İş çıkışlarında karanlığa karışmayı en çok bu mevsimde unuturuz. Parklardan gelen cıvıltılı çocuk sesleri de yoğundur. Bazen öyle bir gülerler ki cama çıkıp 'Kimmiş o tatlı şey' diye merak edersin. Bazen de öyle bir ağlarlar ki güzel havada cam kapattıran cinsten. Güneşi yakmıyor, yağmuru üşütmüyor. "Hava hep böyle kalsa keşke" diyerek belirttiğimiz kişisel meteorolojik tespitlerimiz vardır ya hani? Ben en çok bu aylarda kuruyorum o cümleyi. Çok yakışıyor yahu!
Güzel havanın arkamda olduğu güvenine dayanarak her yere yürüyerek gitme isteğim dürtükleyip duruyor beni. Kestirmeden gitmek yerine bir tık daha yol uzatmayı da seviyorum. Kulağımdaki kulaklık güzel bir yol arkadaşı. O yüzden hemen ayrılmak istemiyorum ondan. Yürüyerek gidemeyeceğim birçok yol da çekiyor canım. İşte bunlar hep bahar enerjisi oluyor. Mesela birçok baba, "Pazar günü çocukları pikniğe götüreyim en iyisi" planları yapıyor şu aralar. Çünkü nisan, aynı zamanda mangal sezonunun da açılışını temsil eder. Çocuklar çayırda çimende koştururken köşede yavaştan mangalını körüklemek istiyor babaların canı. E hakları tabii ya! Bir hafta sonu var adamların, değerlendirmesinler mi?
Bir de işin "Nisan mayıs ayları, gevşer gönül yayları" boyutu var. Bilmem kaçıncı geleneksel "ilkbaharla beraber gelen aşık olma isteği." Düşünün, insan kendini o kadar iyi hissediyor ki mutluluk hormonlarını bile paylaşmak istiyor. Bence bencillikten son derece uzak olmasıyla beraber çok tatlı bir şey. Bir şarkı çalar ve gülümsemene sebep olur ya? İşte öyle bir şey. Bir şarkıda da geçtiği gibi "Nisan yağmuru kadar kısa süren hayatımız durmaz bir saadet arar..."Aradığınız saadete ulaşmanızın zaferini yaşayın inşallah e mi? Sizin için başka nasıl bir iyi dilekte bulunayım sevgili okurlar? Cuk oturdu bence bu. Aynı performansı sizden de bekliyorum. Samimiyet bunu gerektirir, kaynaştık sayılır ne de olsa.
Son paragrafa gelmiş olduğunuzu hatırlatır, birkaç haftadır sürdürdüğüm geleneğin adını koyarak yaşatacağımın da altını çizerim. O da şu oluyor: Cumartesi şarkısı. Sizleri Jehan Barbur ve Sinan Kaynakçı'nın 'Kendine Zaman Ver' şarkısıyla baş başa bırakıyorum. Bir şeyler paylaşacak olursanız mail adresimi biliyorsunuz zaten. Hoşçakalın efendim!