Takip Et
  • 31 Ekim 2019, Perşembe

ASLA PES ETME...

"Kötü bir döneme girdiğinde ve herşey sana karşı gibi göründüğünde, bir dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde sakın pes etme, çünkü işte orası gidişatın değişeceği yer ve zamandır" diyor Mevlana.

Sevdiğim bir başka güzel sözde ise; 

"Karanlığın en koyu olduğu an, sabahın en yakın olduğu zamandır" denilmektedir.

İstisnasız herkesin hayatında çok daraldığı, çaresiz kaldığı, umutlarının tükendiği ve "artık buraya kadarmış" dediği zamanlar olmuştur diye düşünüyorum.

Yaşadığımız zaman zarfında, karşılaştığımız pek çok musibet ve imtihanlar karşısında, kimi zaman bu sıkıntılarla mücadele edecek takati dahi kendimizde bulamayız. 

Derdin büyüğü ya da küçüğü olur, ama dertsiz insan olmaz. Dünyanın en varlıklı ve en kudretli insanı bile olsanız, dertsiz olmanız mümkün değildir. 

Peki dertli olmak kötü birşey midir?

Kesinlikle değildir.

Dert insanı güzelleştirir. Dertlere sabır ve onlarla mücadele, insanı olgunlaştırır ve geliştirir. Çünkü gül olabilmek için, dikenlere sabretmek gerekir.

Gene Hazret-i Mevlana;

“Gülün dostu dikendir.” 

“Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı.” demektedir.

Peki hal böyleyken, bela ve musibetlere talp olmak mı gerekir, yoksa kaçmak mı?

Dert ve sıkıntılar günahlara kefaret olmuş olsa bile, bunlara asla talip olunmaması gerektiği gibi, sıkıntılardan da asla şikayet edilmemelidir.

Bir hadis-i şerifte, "Belayı nimet, rahatı musibet saymayan, kamil mümin değildir" denilmiştir.

Dedik ya, diken gülün habercisidir. Fakat, vasıtayı gaye gibi sarılmak akıl karı değildir. Mesela, okul iş hayatı için bir vasıtadır. Bu nedenle bir an önce imtihanları başarıyla geçip okuldan mezun olmak gerekirken, hep okulda kalıp öğrenci olmayı istemek doğru mudur? Tabi ki hayır. Çünkü, okula gitmekten maksat, diploma sahibi olup hayata atılmaktır.

Tıpkı bu örnekte olduğu gibi, inançlı insanların gayesi de, dünya hayatınnı bir sınav olarak kabul edip, iman ile ahirete gitmektir.

Sylvester Stallone'nin başrolde oynadığı ünlü Rocky filminde, boksör ringte yere düştüğünde hocası ile göz göze gelir ve hocası ona şöyle bağırır;

"Ayağa kalk ve asla pes etme!"

Bu motivasyonla ayağa kalkan Rocky, inanılmaz bir direnç gösterip rakibini mağlup eder.

Herşey inanmakla başlar, inanırsan başarırsın. "Ben zaten zayıfım, istesem de başaramam" diyenler kaybetmeye mahkumdurlar. Mücadele sonunda kaybedebilirsin, ama sonuna kadar aklını ve gücünü kullanmakla yükümlüsün. Hele inanan insanlar için, bu yükümlülük farz mesabesindedir. Dedik ya, insanoğlu bu dünyaya bir imtihan için geldi ve bu imtihandaki en büyük silahı kendisidir. Bu nedenle de tende taşıdığımız canı sonuna kadar korumak hepimize farzdır. Asla pes etmek yok...

Bunun aksini düşünenler için, şu hikaye ne kadar da manidardır:

Günlerden bir gün köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyu kenarında bulunan güzel otları iştahla yerken kendinden geçmiş ve kuyuya düşmüş. Zavallı hayvan, kendi dilinde saatlerce acı içinde kıvranıp bağırmış. Saatler sonra onun sesini duyan sahibi, kuyu başına geldiğinde zavallı eşeğinin kuyunun dibinde yaralı vaziyette, melül mahzun bakınıyor olduğunu görmüş. Karşılaştığı bu manzara karşısında çaresiz kalan adamcağız, köylüleri yardıma çağırmış. "Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak" sorularına bir türlü cevap bulunamamış. Sonunda, "Eşeği kurtarmak için çalışmaya değmeyeceği ve tek çarenin kuyuyu toprakla örtmek ve hayvanı kuyuya gömmek olduğu" şeklinde bir karara varılmış.

Alınan karar uyarınca, köylüler ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içindeki eşeğin üzerine toprak atmaya başlamışlar.

Ölsün diye üzerine toprak atılan eşek ise, her toprak atıldığında silkinerek zıplamış ve toprakları ayaklarının altına almış. Bu sayede her geçen zamanda biraz daha yükselen eşek, en sonunda da kuyunun ağzına kadar biriken topraktan son bir hamle ile sıçrayarak kurtulmuş.

Gördükleri bu durum karşısında köylülerin ağızları da açık kalmış. Nasıl kalmasın ki, ölsün diye üzerine toprak attıkları eşek, sapasağlam bir vaziyette yeniden hayata dönmüş.

Sevgili okurlarım, 

Tıpkı bu hikayede olduğu gibi, asla pes etmemek lazım. Her zorluğun bir çaresi vardır. Yeter ki aklımızı kullanıp mücadele edelim.

Hayatta sizin de üzerinize iftira atanlar, başınıza bela olanlar, ya da yapayalnız bırakanlar olacaktır. Hiç akla gelmeyen dertlerle karşı karşıya gelebilirsiniz. Böylesi durumlarda, her defasında sabırla mücadele edin. Bitti dediğiniz zamanda düştüğünüz yerden ayağa kalkın, silkinin ve yeniden başlayın.

Dertli olan, başkasında dert yokmuş hissine kapılır. Fakat, sakın sadece sizde dert var zannetmeyin. Başkalarının da dertleri olabileceğini ve o derlerle kıyaslandığında  sizin derdinizin aslında önemsiz bile sayılabileceğini sakın unutmayın.

Mevlana Hazretlerinin şu sözü asla aklınızdan çıkmasın:

“Sanma ki dert sadece sende var; sendeki derdi nimet sayanlar da var.”

"Dünya, hassas kalpler için Cehennem gibidir". Fakat, çiçek açmak için önce toprağa gömülmen gerektiğini sakın aklından çıkarma.

İnanan insanların en önemli hasletlerinden biri de, daima ümitvar olarak yaşamalarıdır.

Son söz;

Ye's öyle bir bataktır ki; düşersen boğulursun,
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun! 

Esen Kalın...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.