Takip Et
  • 14 Haziran 2018, Perşembe

ÖNCE DUYGULAR BİTTİ, SONRA BAYRAMLAR GİTTİ...

Sevgili Dostlarım,

 

Onbir ayın sultanı mübarek ramazan ayının son demlerine gelmiş bulunuyoruz. Bir ay boyunca oruç tuttuk, namaz kıldık, bol bol dua ettik ve nihayet bayrama kavuşmak üzereyiz. Allah kısmet ederse, birkaç gün içerisinde hep beraber Ramazan Bayramını kutlamaya başlayacağız.

 

Peki bayramda neler yapacağız? Daha doğrusu, son yıllarda bayramları nerede ve nasıl kutluyoruz?

 

Bu haftaki yazıma bu soruların cevaplarıyla başlamak istiyorum. Bu soruların cevaplarını bulmak için de, isterseniz hep beraber bir mizansen kurgulayalım;

 

Arefe günü ya da bir gün önceki gece, aylar öncesinden rezervasyonunu yaptırdığımız otelimize gitmek üzere, güneydeki tatil bölgesine ya da yurtdışına hareket edilecek.

 

Zaten geçen hafta da alışverişe çıkarak, tatil ve deniz kıyafetlerimizi, güneş gözlüklerimizi ve yağlarımızı vs almıştık değil mi?

 

Otelimize yerleştikten sonra ilk iş olarak, elimize akıllı telefonları alıp, internetten bulduğumuz güzel bir bayram tebriği mesağını kopyalıyoruz ve toplu mesajla dostlarımıza atıyoruz.

 

Yaşlı anne ve babamızın akıllı telefonu yok malesef. O halde onlara, bi zahmet, telefon açıp bayramlarını kutluyoruz. Onları çok özlediğimizi ve çok sevdiğimizi söylemeyi ihmal etmiyoruz.

 

Keşke bu bayram hafta arasına denk gelseydi de tatilimiz daha uzun sürseydi. Ya da hükümet aradaki birkaç günü de tatil ilan ediverseydi ne güzel olurdu değil mi? Neyse, buna da şükür, iyi ki bayramlar var...

 

Sevgili Dostlarım,

 

Mizansen dediğim şey, aslında son yıllarda bayramlarda yaşadığımız hayatın ta kendisi. Günümüzde bayramların anlam ve önemi malesef unutuldu ve artık birer tatil vesilesi haline geldiler. Oysa ki, çok değil bundan 15-20 yıl önce, bambaşka duygularla kutlanırdı bayramlar. İnsanlar, tatil değil bayram gelecek diye heyecanlanırdı. Bayramlar için özel hazırlıklar yapılırdı hanelerde.

 

Gelin isterseniz, şimdi de çocukluğumuzun bayramlarına doğru bir yolculuk yapalım. Eski bayramları ve adetlerimizi hatırlayıp, zamanın bizden neleri alıp götürdüğünü hep beraber görelim:

 

Eskiden bayramlar, dargınları barıştıran, sevdiklerimizle bir araya gelmek için fırsat oluşturan zamanlar olarak bilinirdi.

 

Bayram öncesinde evler temizlenir, ikramlık şeker, çikolata ve sair yiyecek içecekler satın alınarak, bayramda gelecek misafirler için  hazır edilirdi.

 

En tatlı telaş ise, bayram için siniler dolusu tatlı hazırlamak için yaşanırdı. Bayramdan 3-4 gün önce komşular bir araya gelir ve bayramlık tatlılarını ortaklaşa hazırlarlardı. Bayramı beklemeden, hazırlanan tatlılardan küçük bir tepsinin şerbeti dökülür ve iftar sofralarında ailecek afiyetle yenirdi. Özellikle kadınlar için, bayram öncesi ve bayramda yapılan ziyaretlerin ana konularından biriydi hazırlanan tatlılar. "Siz ne tatlısı yaptınız? Fırına mı verdiniz kendiniz mi pişirdiniz? İçine ne kattınız?" gibi sorular birbirini takip ederdi. Nedense herkes kendi yaptığı tatlıyı pek beğenir ve överdi.

 

Eski bayramlarda kasabanın ya da ilçenin merkezinde bayram yeri kurulurdu. Bu bayram yerlerine bir sürü satıcı tezgah açar ve bu tezgahların çoğunda çocuklara yönelik şeyler satılırdı.

 

Bayramların asıl figüranları çocuklardı. Her bayram öncesi, çocuklar için güzel güzel elbiseler diktirilir ya da satın alınır ve bayramlık traşları yaptırılırdı. Ben, çocukluğumda babamın bayram için aldığı kıyafetlerden duyduğum hazzı hala hiçbir kıyafetimden duymuyorum.

 

Bayram sabahı, babalar ve erkek çocuklar beraberce camiye giderdi. Namaz çıkışı camide bayramlaşma yapılır ve ilk harçlıklar orda alınırdı. Cami çıkışı eve gelinip ilk önce anne-baba ve diğer aile büyükleri ile bayramlaşılırdı. Her zaman en büyük harçlığı babalar verirdi.

 

Ailecek yapılan kahvaltıdan sonra, daha fazla bekleyemeyen çocuklar, akraba ve komşulara bayramlaşmaya giderlerdi. Bayram harçlıkları bazen mendil arasına konarak verilirdi.

 

Akraba büyüklerinden ve komşularından toplamış oldukları bayram harçlıklarını cebine koyan çocuklar, soluğu bayram yerindeki satıcıların tezgahlarında alırlardı. Oyuncaklar, şekerlemeler, kız kaçıran denilen fişekler, çatapatlar, dondurmacıdan dondurmalar, köfteciden ekmek arası köfteler alınır, o gün gönüllerince bir gün geçirirdi çocuklar.

 

Kısacası, bayram en çok ta çocuklara gelirdi...

 

Bayramlarda fırınlar ekmek çıkarmazlardı. Bu nedenle de arefe gününden bolca ekmek alınır ki, bayramda ekmeksiz kalınmasın.

 

Yine bayramlarda gazeteler çıkmaz, sadece "Bayram Gazetesi" çıkardı.

 

Bayram tebrikleri vardı eskiden. İnsanlar uzaktaki sevdiklerine, zarfsız bayram tebrikleri göndererek bayramlaşırlardı.

 

Bayramda yaşlılar mutlaka ziyaret edilir, elleri öpülür, gönülleri ve hayır duaları alınırdı.

 

Akrabalar, komşular ve dostlar arasındaki kırgınlık ve küskünlüklerin bitirilmesi için en güzel fırsatlardı bayramlar.

 

Sevgili Dostlarım,

 

Eski bayramlarla ilgili olarak anlatılabilecek daha pekçok adet ve hatıra yazılabilir. Ama bu köşe için bu kadarı yeter diye düşünüyorum. Konunun özeti şu;

 

Eski bayramlar, tatile çıkarak değil, bayramlaşarak geçirilirdi. Bayramlar yaşlı-genç, küçük-büyük, erkek-bayan demeden birlik beraberlik ve huzur içinde, bayram gibi kutlanırdı. Fakat zamanla ne oldu biliyor musunuz?

 

Önce duygular bitti, sonra bayramlar gitti...

 

Esen Kalın Dostlarım... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.