Takip Et
  • 21 Aralık 2017, Perşembe

BİR KRİPTO HİKAYESİ...

Değerli Okurlarım,

 

Bu haftaki yazımda, son dönemin en çok duyulan kelimelerinden biri olan "KRİPTO" kelimesini ele alıp, ne manaya geldiğinin ve neden meşhur olduğunun izahını, yaşanmış bir örnek üzerinden anlatmaya çalışacağım.

 

Öncelikle Kripto kelimesinin manasının ne olduğunu öğrenelim;

 

Kripto, Fransızca kökenli bir kelime olup, "Dini inancını gizleyen kimse, gizlilik özelliği taşıyan belge" manalarına gelir.

 

Nedense bu kelimeyi ilk ve en çok kullananlar Yahudilerdir. Hatta o kadar ki "Kripto Yahudilik" diye bir kavram bile vardır.

 

Kripto Yahudilik (veya Gizli Yahudilik), gizlice Yahudiliği uygulamak, fakat topluma karşı farklı bir dini uyguluyormuş gibi görünmektir. Bu dinin takipçilerine, "gizli" anlamına gelen ve Yunan kökenli "Kriptos" kelimesinden türeyen "Kripto Yahudiler" (veya "gizli Yahudiler") denir. Kripto Yahudi terimi, atalarının bazı Yahudi geleneklerini takip eden fakat genelde Katoliklik gibi farklı bir dinden gözükenlere de denir.

 

Ülkemizde, Kripto kelimesinin yaygın kullanımının 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında ortaya çıktığını görmekteyiz.

 

Hepimizin bildiği üzere 15 Temmuz darbe girişimi, ülkemizi ele geçirmeye çalışan (başta ABD olmak üzere) dış güçlerin içerdeki işbirlikçisi FETÖ tarafından gerçekleştirilmiştir. Allah'a çok şükür ki, milletimizin sağduyusu ile bu girişim başarılı olmamış ve hainler emellerine ulaşamamışlardır. 15 Temmuz sonrasında, özelde ve kamuda FETÖ'ye yönelik yoğun bir şekilde operasyonlar başlamıştı. Bu operasyonlarda çok sayıda FETÖ mensubu yakalanmış ve adalete teslim edilmiş olmasına rağmen, binlerce hain de malesef yurtdışına kaçmıştır.

 

FETÖ'cülerin tespiti bazı kriterlere dayanılarak yapılmıştır. Bu kriterler kurumdan kuruma, komisyondan komisyona ufak tefek farklılıklar gösterse de, genel olarak aynıdur. Bylock denilen yazılımı kullanmış mı, Bank Asyadaki hesap hareketleri nasıl, FETÖ okullarında okumuş mu vs. Kriterler belliyse ve kişi bu kriterlere uyuyorsa FETÖ'cü olduğu yönünde kanaat oluşmuş demektir. Peki, toplumda 100 kişiye sorsan 99'unun FETÖ'cü diyebileceği bir kişi, belirlenen kriterler açısından sorun taşımıyorsa ne olacak? Elini kolunu sallıyarak gezecek mi?

 

İşte bu konuda sıkıntı büyük. Devlet herşeyi bilmeyebilir, herkesi bizzat tanımayabilir. Ama yakalanan FETÖ'cülerin ifadeleri ve toplumdaki insanların ihbarları bu konuda devreye giriyor. Yapılan araştırma sonucuna göre de haklarında bir kanaat oluşuyor. Zaten OHAL'e ilişkin olarak çıkarılan kararnamede, kimlerin soruşturmaya tabi tutulacağı belirlenirken, "Örgüte mensup oldukları hususunda haklarında kanaat oluşanlar" da sayılmıştır. Bu nedenle, yapılan işlemlerde kanaat te bir kriter olarak kullanılmaktadır.

 

Şimdi gelelim "Kripto FETÖ'cüler" meselesine;

 

FETÖ denilen hain yapı o kadar sistemli ve planlı çalışmış ki, her durumda kullanabileceği "uyuyan hücreler" yetiştirmiş. Bu gibi kripto kişiler, örgütün elemanları tarafından bile bilinmemekte ve zamanı geldiğinde kullanılmak üzere beklemektedirler. Bunlara örnek mi, alın size 15 Temmuz gecesi Meclisi ve halkı bombalayan hain pilotlar. Bu adamlara "Siz zamanı geldiğinde meclisi bombalayacaksınız" denmemiştir; "Siz bizden gelecek emri bekleyin, emir geldiğinde de sadece verilen emri yerine getirin, o zamana kadar da hiçbir şekilde kendinizi belli etmeyin" denmiş, ve kendilerini nasıl gizleyecekleri de özel olarak öğretilmiştir. Bütün kriptolar böyledir; özel olarak yetiştirilirler ve uyumaya bırakılırlar.

 

Bu adamlar sanıldığı gibi sağcı, muhafazakar ya da dindar da olmayabilirler.

 

Görevim Kocaeli'de iken 15 Temmuz hadisesi yaşanmış ve FETÖ'cü oldukları yönünde ilgili birimlerden isimleri bildirilenlerin ön soruşturmalarını yapmıştım. Dinle-imanla hiç alakası olmayan solcuların da FETÖ mensubu olduklarını o zaman öğrendim. Hatta, Kocaeli'de FETÖ'cü diye kapatılan birçok dernek, vakıf, sendika ve okul arasında bir sürü solcu yapı vardı. Anladım ki, bu hainler her kılığa bürünmüşler, kendilerini  gizlemek için  "her yolu mübah saymışlar". İçki de içmişler, kadın-kız işleri de olmuş, Atatürkçü de olmuşlar, en çok ta dindar geçinmişler.

 

Şaşırmamak mümkün değil...

 

Yazımızın sonuna geldiğimizde, olayın vehametini ve ciddiyetini iyice anlayın diye, başımdan geçen bir kripto hikayesi anlatayım.

 

15 Temmuz hadisesi bittikten ve Büyükşehirdeki soruşturmalarda epey yol aldıktan sonra, bir bayan personelin FETÖ'cü olduğu konusunda bir ihbar geldi. Tabi doğal olarak çağırdım ve ön görüşme yaptım. Başörtülü ve oldukça masum görünüşlü bir bayandı. Hakkında söylenenleri anlattım ve kendisinin bu konudaki söyleyeceklerini dinlemek istediğimi bildirdim. Bayan ağlamaklı bir şekilde, kendisinin zerre kadar bu yapıyla ilgili olmadığını, bunu söyleyenlerin iftira attıklarını, hatta bu yapıyla mücadele ettiğini, ailesinden hiç kimsenin bu yapıyla irtibatının olmadığını anlattı ve herşeyinin incelenmesini istedi. O kadar sakin ve düzgün konuşuyordu ki, içimden Ona bu iftirayı atanlara kızıyor ve Allah'a havale ediyordum. Görünen köy kılavuz istemez, bayan temizdi. Ve geçmiş olsun diyerek yerine gönderdim. Durumu da üstümdeki amire bildirdim.

 

Bir gün sonra odama, işleriyle ilgili olarak görüşmek üzere iki bayan personel gelmişti. Görüşme bittiğinde, başka bir konu olup olmadığını sordum bayanlara. Yok dediler, ama hallerinden bir sıkıntıları olduğu belliydi. Üsteleyince, "Başkanım dün size bir bayan gelmiş, o bayan bizim bölümde çalışıyor ve biz o kişinin FETÖ'cü, hatta abla olduğunu düşünüyoruz" dediler. Bunun ispatı olarak ta bir sürü delil ortaya koydular. "Peki, bu söylediklerinizi yazılı olarak bana getirebilir misiniz?" deyince, "Tabi ki, yarın sabah getirelim" dediler ve gittiler. Şok olmuştum ve ertesi günü sabırsızlıkla beklemeye başladım.

 

Ertesi gün sözkonusu kişiler, ellerinde imzalı ifadeleriyle geldiler. Ben de bunları alarak amirime gittim. Amirim, bana ilgili bayanı tekrar çağırmamı ve onunla beraber kendisine gelmemi söyledi. Bayan gelince onunla beraber amirime çıktık ve bizi masanın önündeki iki koltuğa karşılıklı oturttu. Hoşgeldiniz faslından sonra da bayana, "Duydum ki size bir iftira atılmış ve Aydın Bey sizinle görüşmüş. Anlattıklarınız "FETÖ'cü olmadığınız" hususunda Onu ikna etmiş. "Bir de ben dinlemek istedim sizi, o nedenle çağırdım" diyerek bayanı dinlemeye başladı. Bayan oldukça rahattı, herşeyi bana anlattığı gibi amirime de anlattı. Sonra sıra amirime geldi ve ihbar mektubundaki hususlarla ilgili olarak tek tek sorular sordu. Bayan soğukkanlılığını yitirmeden cevaplar veriyor ve hepsini inkar ediyordu. Gülümseyerek verdiği cevaplar bile vardı. Adeta dalga geçiyordu bizimle. Akrabalarımdan kimse bu yapıyla ilgili değil dedikten sonra, ablası ve eniştesinin FETÖ'den görevlerine son verilerek içeri atıldıklarını söyleyince bile inkar etti. Evinde defalarca sohbetler düzenlendiğini, gelmiyenleri fişlediğini de inkar etti. Ama her türlü bilgi ve belge elimizdeydi. Görüşme sonunda amirim Ona dönerek, "Seni yetiştirenleri tebrik ediyorum, seni çok güzel yetiştirmişler. Seni görevden alıyorum ve komisyona bildiriyorum" dedi. Ben tepkisinin ne olacağını merak ederken, bayan istifini bozmadan teşekkür etti ve gülerek odadan çıkıp gitti.

 

Tam bir kriptoydu ve gerçekten iyi yetiştirilmişti. Eğer o iki bayanın ihbarı olmasa tespiti imkansızdı.

Evet değerli okurlarım, sanırım FETÖ yapılanmasının ne kadar tehlikeli olduğu ve halen aramızda yaşayan binlerce kripto FETÖ'cünün bulunduğunu anlamışsınızdır. Bu nedenle rehavete kapılmamak ve uyanık olmak lazım derim ben. Düşman her daim fırsat kollamaya devam ediyor.

 

Size nasihatım;

"Her gördüğünüz takkeliyi dost sanmayın"

 

Muhabbetle kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.