Takip Et
  • 21 Haziran 2018, Perşembe

GERÇEK KANDIRILANLAR...

Çok Değerli Okurlarım,

 

Oldukça hararetli geçen bir seçim sürecinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Malumunuz olduğu üzere, çok önemli bir vatandaşlık görevini yerine getirmek için, önümüzdeki Pazar günü sandık başına gideceğiz. Bu seçim, belki de Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi olacak.

 

Seçim kampanyası sürecinde yer alan her siyasi parti, mitingler, salon toplantıları, ev ve esnaf ziyaretleri, tv programları ve sosyal medya gibi yollarla kendilerini anlatmaya çalıştı. Liderler, projelerinden bahsederken, rakiplerinin yanlış ve eksikliklerini de politika malzemesi olarak bolca kullandılar. Hatta bazen hızlarını alamayıp, hakarete varan sözlerle birbirlerini suçladılar.

 

Bu seçimin en önemli özelliklerinden biri ise, bazı partilerin ittifaklar yoluyla kutuplaşmalarıydı. Bir tarafta AK Parti ve MHP ile diğer küçük ortaklar, diğer tarafta ise siyasi tarihi henüz daha çok yeni olan İYİ Parti, CHP ve bu ittifaka destek veren küçük ortaklar var.

 

Bunlardan başka, Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın  HDP'si, Temel Karamollaoğlu liderliğindeki Saadet Parti ve Cumhurbaşkanı adayı Doğu Perinçek'in Vatan Partisi var.

 

Öte yandan, bütün bu oluşumlara gizli ya da açıktan destek veren legal ve illegal gruplar, bu süreçte saflarını çoktan belirlemiş vaziyetteler. Mesela hain FETÖ yapılanması, bazı yayın organları vasıtasıyla İyi Parti'ye olan desteğini çoktan açıklamış bulunmaktadır. Nitekim, firari FETÖ'cü Emre Uslu'nun sosyal medya ortamında dolaşan videosunda, bu destek açıkça dile getirilmektedir.

 

Değerli Dostlarım,

Seçim kampanyası içerisinde yer alan partilerin ve adayların birbirlerine karşı iftira ve hakaretleri, oldukça insafsız ve acımasız boyutlara ulaşmış vaziyette. Bu iftiralardan en çok nasibini alan kişi ise, Ak Parti ve onun lideri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır.

 

İşte bu haftaki yazımın ana konusu, Sayın Erdoğan'a yönelik olarak ortaya atılan, "FETÖ'yü Tayyip Erdoğan besledi ve korudu; asıl FETÖ'cü Tayyip Erdoğandır." şeklindeki iddianın analizi olacaktır.

 

Şimdi, gelelim bu iddia ile ilgili gerçekleri beraberce göz atmaya;

 

Peşinen söylemeliyim ki, İskenderpaşa dergahından feyz alan ve Rahmetli Necmettin Erbakan'ın talebesi olarak yetişen Tayyip Erdoğan, hayatının hiçbir safhasında, bırakınız FETÖ'cü olmayı, FETÖ'ye sempati dahi beslemedi. Zaten, yetiştiği çevre ve aldığı maddi-manevi eğitim O'nun FETÖ'ye yakınlık duymasına asla müsaade edemezdi.

 

Ancak, Gülen Cemaatinin vatan, din ve hizmet söylemlerini bolca kullandığı dönemde, diğer pekçok insan gibi, Tayyip Erdoğan da bu cemaate ses çıkarmadı. Çünkü, o dönemlerde neredeyse herkeste, bu Cemaatin iyi bir cemaat olduğu, dine ve vatana güzel hizmetlerde bulunduğu gibi bir inanış mevcuttu. Açtığı yurtlar, her yıl düzenlediği Türkçe Olimpiyatları ve çıkardığı kitaplar ile bu cemaat, milyonlarca insanı kendine inandırmıştı.

 

Erdoğan'ın bu yapıya destek olduğu yıllar, Fetö'nün bir "hizmet ordusu" olduğuna inandığı yıllardır. Zaten o dönemde, bu yapıya aldanmayan neredeyse hiçbir parti ya da grup yok gibiydi.

 

Bütün bunlara rağmen, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu yapının hain bir terör örgütü olduğunu ilk farkedenlerden biri Recep Tayyip Erdoğan'dır.

 

Sayın Erdoğan'ın bu yapının bir terör örgütü olduğunu anlaması, 17-25 Aralık operasyonun çok öncesine dayanır. Fakat o yıllarda bu hain yapıya karşı malesef açık bir savaş ilan etmesi mümkün olamadı. Sayın Erdoğan eğer böyle bir işe girişmiş olsaydı, bunu kimseye izah edemezdi. Böylesi bir durumda Erdoğan ve Ak Parti düşmanlarının ilk söyleyecekleri şey, "Ak Parti ve Erdoğan Müslümanlara ve hizmet ehli insanlara zulüm ediyor" olacaktı. Bu da, onun bu yapıyı kökten temizlemesi için başlatacağı hareketin, daha en başından sonlanması demekti.

 

Öte yandan, suçu ve suçluyu tespit eden Erdoğan'ın, bu durum karşısısında sessiz ve eylemsiz kalması da mümkün olamazdı. Bu nedenle, gizliden bir savaş başlatarak, kamu kurumlarının üst kademelerine FETÖ'cü atamalarını ve kamuya Fetöcü alımlarını durdurdu. Zaten ne olduysa bundan sonra oldu. Erdoğanın bu gizli savaşının farkına varan FETÖ, karşı bir atakla, O'na karşı açık bir savaş başlattı. Öyle bir savaş ki, akıllarına gelen her alandan ve yoldan saldırdılar. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz hadiseleri ise, bu savaşın zirve noktaları oldu.

 

İşte bu andan itibaren Erdoğan da, Fetö'ye karşı olan savaşını gizliden açığa çevirdi. 50 yıldır herkesi kandıran bu yapıyı yok etmek için, kelle koltukta bir mücadeleye girişti. Ama eskiye göre bir farkla; artık yalnız değildi, arkasında çok güçlü bir halk desteği vardı...

 

Erdoğan'ın mücadelesi çok büyük ve zordu. Fakat O, mücadelesinde samimi ve kararlıydı. O'na göre, ne pahasına olursa olsun, bu mücadele kesin olarak başarılmalıydı.

 

Sevgili Okurlarım,

Buraya kadar anlattıklarım, olayın Erdoğan ve Fetö ilişkisi ile alakalıydı. Peki bütün bunlar olurken, Erdoğan'dan hazzetmeyen solcular, eyyamcılar ve beyaz Türkler ne yapıyorlardı? Bu sorunun da cevabını hemen verelim;

 

Ak Partinin Gülen Cemaati ile arasının iyi olduğu dönemde bunlar Cemaate karşıydılar. Çünkü Gülen Cemaati, düşmanları belledikleri Erdoğan'la aynı safta görünüyordu. Ayrıca, söylemleri ve eylemleri dini motifli ve muhafazakardı. Ama zamanla Erdoğan'la Cemaatin arası bozulup birbirlerinin düşmanı haline geldiklerinde, bahsettiğim solcular ve diğerleri, Erdoğan'a karşı FETÖ'ye yaklaştılar.

Zira FETÖ kendilerini fena yanıltmıştı. "Meğer bu cemaatin dini bir kaygısı yokmuş" diye içten içe sevindiler. Artık her iki grubun da ortak düşmanı Erdoğan'dı. O saatten sonra da, Fetöyü ve fetöcüleri madur sınıfına sokma gayreti içerisinde oldular, Fetö hakkında en küçük bir kötü söz dahi söyleyemediler.

 

Kısacası, Fetö en çok Erdoğan düşmanlarını yanıltmıştı...

 

İşin özeti ise, Tayyip Erdoğan Gülen Cemaatini dinlerine ve vatanlarına sadık, hizmet ehli bir grup diye müsamaha göstermişken, bu cemaatin böyle olmadığı ve niyetinin kötü olduğu ortaya çıktıktan sonra bile, solcu, eyyamcı ve beyaz Türkler  Fetö'ye kucak açtılar.

 

Yorum size ait sevgili okurlarım. Önümüzdeki Pazar günü, kime oy vereceğinizin kararını siz vereceksiniz. "Kim kimlerle dost, kim ne istiyor, kim bu vatan için ne yaptı, kim neleri vaad ediyor" gibi soruların cevaplarını akıl süzgecinizden geçirin ve kararınızı ona göre verin. Bunu yaparken de, ne olursa olsun, önceliğiniz hep vatan olsun...

 

Esen kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.