Takip Et
  • 7 Mart 2019, Perşembe

MODERN YÖNETİMİN DEĞİŞEN KODLARI...

İnsan, yönetimin temel kaynağı ve en hayati unsurudur. Bir organizasyon ya da kurumda yer alan insanlar, kuru bir kalabalık olmanın aksine, farklı duyguları, değer yargıları ve inançları olan kişilikler bütünüdür. Yönetimde başarı ve verimliliğin yakalanabilmesi için, bu kaynağın doğru zaman ve doğru zeminde kullanılması gerekmektedir. Bunu başaran organizasyon ve kurumlarda insan, "kaynak" olmaktan çıkıp "kıymet" haline gelir.

Günümüzün modern organizasyonlarında artık örgüt veya kurum kavramları eski rağbeti görmemekte, bunun yerine aile kavramı ön plana çıkmaktadır. Örneğin, Sony Ailesi, Eczacıbaşı Ailesi, Koç Ailesi gibi.

Kurum ve organizasyonlarda yer alanların "aile" olduğu yerde, doğal olarak işyerleri de "ev" olarak nitelendirilmektedir.

Kısacası, modern yönetim anlayışında, tüm çalışanlar bir ailenin fertleri, işyerleri de bu çalışanların evi olarak anlam kazanmaktadır.

Hiç şüphesiz ki, çalışanlarda bu duyguyu hakim kılmadaki en büyük görev, o işyerlerindeki yöneticilere düşmektedir. Bunun için de, öncelikle yöneticilerin bu duygulara sahip olmaları şarttır. Bunu başarabilen yöneticiler, iyi yöneticiler olarak kabul edilirler.

Değerli Okurlarım,

Hiç kuşku yok ki, bahsettiğimiz manada bir aileyi meydana getirmek sanıldığı kadar kolay değildir. Zira bir insanın zamanını, iş gücünü ve belirli bir noktaya kadar psikolojik varlığını satın alabilirsiniz. Ne var ki bir insanın şevkini, inisiyatifini, bağlılığını satın alamazsınız. Bu duygular, satın alınmakla değil, ancak gönüllülükle kazanılır.

Unutulmamalıdır ki yöneticiler, emirleri altında çalışanların bu duyguları kazanmasını sağlamaya memur olan amirlerdir.

Bu bağlamda, çalışanları ile kurdukları ilişkilerde dini, siyasi, ideolojik, etnik ve kültürel unsurları azami düzeyde bir kenara bırakan ve herkese salt insan olma özelliklerinden dolayı objektif ve adaletli davranan yöneticiler, daha huzurlu bir aile ortamının oluşmasında başarı sağlayabileceklerdir.

Yönetimin başarısının sağlıklı, başarılı ve olumlu amir-memur ilişkisine bağlı olduğu asla unutulmamalıdır.

Günümüz insanının artık emredilmekten ve yönetilmekten hoşlanmadığı, çağımızın rıza ile yönetim çağı olduğu gerçeği asla göz ardı edilmemelidir. Çağdaş yönetimde yöneticiler, uzmanlaşmış astlar karşısında emreden ve hükmeden amirler değil, teşvik dili ile konuşan ve astlarının görevlerini daha iyi yapmalarını sağlayan birer rehber, önder ve koordinatördürler.

Kısacası, iyi yönetim, yapmaları gereken işleri personele gönüllü olarak yaptırabilme sanatıdır.

Dikkat çekilmesi gereken noktalardan biri de, işi bizzat yapanların, onu yöneten ve denetleyenlerden daha iyi bildikleri gerçeğidir. Bilgi ve deneyimin her zaman bir güç olduğu, özellikle yöneticiler tarafından çok iyi bilinmelidir.

Yönetimde katı bir amir-memur ayrımına gitmek doğru değildir. Zira bu durum, her ne kadar günlük emirlerin yürütülmesini sağlasa da, iş yerinde verimliliği azaltan önemli bir faktördür.

Bütün bu anlatılanlara rağmen, yöneticiler bulundukları mevkilerin ağırlığının ve saygınlığının farkında olmalı ve ona göre hareket etmelidirler. Bu saygınlığın farkında olmak demek, bir bakıma makamın bir gücü olduğunu bilip, çalışanlara gerekli uyarı, tenkit ve hatta emir verirken, aşırı duygusal davranmaktan kaçınmak demektir.

Bu noktada belirtmek istediğim önemli bir husus, çalışanların amirlerinin iyi insan olmalarından daha çok, etik kurallara riayet eden, adil ve ciddi insan olmalarını bekledikleridir. Yapılan birçok bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre, iyi insan olan amirler astlarının ilerlemesine ve başarılı olmasına en az katkıda bulunan kimselerdir.

Amirler personeline karşı daima resmi bir samimiyet içinde ve kendileri ile görüşülüp konuşulabilen, akıl danışılan kimseler olmalı ve  personeli ile istişare halinde olmaktan asla çekinmemelidirler.

Hz. Ali’nin de dediği gibi, "Meşveret ortamında müşavir olarak seçeceğiniz kişiler, gerçekleri açıkça söyleyebilecek, yağcılık yapmayacak sadık ve kanaatkâr kişiler olmalıdır.

Unutulmaması gereken önemli bir husus, amirlerle memurlar arasındaki ilişkinin bir yönüyle çıkar ilişkisi olduğudur. Memurların amirleri ile kurduğu sosyal ilişkilerin bir anlamda geleceğe yapılan yatırımlar anlamına gelebileceği konusu göz ardı edilmemelidir.

Amirlerin emirleri altında çalışanlarla kurdukları sosyal ilişkilerde daima dikkatli ve temkinli olmaları gerekmekle beraber, personeline karşı adil davranmaları da bir zorunluluktur.

Bu konuyla ilgili olarak Nisa Suresi 58 inci ayette;

“Hiç şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” buyurulmaktadır.

Hz. Ömer’in; “Adalet mülkün temelidir” ve “Adalet yoksa yönetimin faydası olmaz” sözleri de adaletin ne kadar elzem bir konu olduğu hakkında bizlere fikir vermektedir.

Çalışanların ihtiyaçlarının bilinmesi ve olumsuz davranışlarının nedenlerinin bu ihtiyaçlarda aranması, iş yerindeki ilişkilerin sağlıklı yürümesini sağlayacaktır. Üstlerin güven duyulan, adaletli ve hakkaniyetli kişiler olmaları şarttır. Adalet ve güvenin olmadığı yerde huzursuzluk, huzursuzluğun olduğu yerde de başarısızlık vardır.

Belirtilmesi gereken bir başka önemli nokta ise, amirlerin çalışanlarına karşı muamelelerinde, kişiliklerine uygun davranış biçimi sergilemeleri gerektiğidir. Bir çalışan için etkili olabilecek bir davranışı, bir diğer çalışana benzer şekilde uygulama, hatalı sonuçların doğmasına neden olabilir.

Bireyler, ancak özelliklerine uygun bir biçimde yönlendirildiklerinde en yüksek verimi elde etmek mümkün olabilir. Profesyonel bir yönetici, personelini farklı bireylerden oluşmuş bir bütün olarak gören yöneticidir.

Konfüçyüs der ki, "İyi yönetim, yakındakileri mutlu eden ve uzaktakileri de kendine çeken yönetimdir."

Son söz;

Herkes bir yönüyle memurdur. Görevleri ve pozisyonları farklı olsa bile, herkes bir yerlere hesap verecektir.

İnanan insanlar olarak, en nihayetinde Yüce Yaradana hesap vereceğimizi asla unutmayalım...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.