Takip Et
  • 28 Nisan 2022, Perşembe

SÜNNET ŞEKİL DEĞİL YORUMDUR...

Bu hafta, İslam hukukunda dini hükümlerin dayandığı dört kaynaktan biri ve en tartışmalısı olan "Sünnet" konusunda konuşacağız.

Tartışmalı dememin sebebi, sünnetin delil olup olmadığı ile ilgili değil, sünnet kavramından ne anlaşılması gerektiği ile alakalıdır.

Öncelikle, farklı açılardan "sünnet" kelimesinin manasına bakmakla konuya başlayalım;

Sözlük anlamıyla “izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, örf ve gelenek” gibi manalara gelen "sünnet", ıstılahi manada ise Resûlullah’ın söz, fiil veya takrirleri (tasvipleri) demektir.

Fıkıh, hadis ve kelam gibi disiplinlerce farklı tanımlanmakla birlikte, hepsinin birleştiği ortak nokta, sünnetin Peygamberimizi örnek alarak O'nun yolunu takip etmek olduğu gerçeğidir.

Hemen bu noktada belirtmem gerekir ki, Peygamberimiz'e isnad edilen, “Benden size gelen şeyi Allah’ın Kitabına arzedin. O’na uygunsa ben söylemişimdir, şayet ona uygun değilse ben söylememişimdir” hadisi göz önüne alındığında, Peygamberin yolunun aslında Allah'ın emrettiği yol olduğu kolaylıkla anlaşılacaktır. Nitekim Hz. Peygamber’e “Yaşayan Kur’an” denilmesinin nedeni de budur.

Şimdi gelelim o can alıcı soruyu sormaya;

Rasülullah'ın bütün söz ve davranışları sünnet kavramı içerisine girer mi?

Mesela, Peygamberimiz uyuduğu için uyumak, yemek yediği için yemek yemek ve su içtiği için su içmek, tuvalet ihtiyacını giderdiği için tuvalete gitmek, hastalandığı için hastalanmak vs gibi şeyler sünnetten sayılır mı?

Peygamberimiz ve sahabe, tek parça ince ve serin tutan beyaz bir elbise giyerlerdi. Bugün kuzeyin soğuk ülkelerinde yaşayan Müslümanlar Peygamberimizin giydiği o beyaz ince elbiseden giyseler sünnet sevabı kazanırlar mı?

Peygamberimiz zamanında çıplak sesle ve yüksek bir yere çıkarak ezan okunduğu için, günümüzde mikrofon ve hoparlör kullanarak ezan okumak sünnete aykırı davranmak sayılır mı?

Yemeği kaşık kullanmadan çıplak elle yemek sünnet midir?

Dişlerimizi fırçalarken misvak yerine diş fırçası kullanmış olsak sünnete muhalefet etmiş olur muyuz?

Sünnete uygun olması için ille de her kadın çarşaf veya ferace, erkek de sarık, şalvar ve cübbe mi giymelidir?

Bütün bu soruların doğru cevaplarını bulmak için, sünnet kavramını iyi anlamaya ve Peygamberimizin hal ve sözlerini doğru yorumlamaya ihtiyaç vardır.

Değerli Dostlarım,

Sünnet, Hz. Peygamber’in her yaptığı değil “peygamber sıfatıyla yaptığı” ve müminlerden de yapılmasını istediği fiillerdir. Bu nedenle O'nun her davranışını veya söylediği her sözü sünnet zannetmek yanlıştır.

Diğer taraftan Hz. Peygamber’in herhangi bir davranışı ya da sözü dinî sıfatla icra etmesi de, o şeyin sünnet olması için yeterli bir sebep sayılmaz. Hz. Peygamber’in bu konuda “açık ve doğrudan bir talepte bulunması ve Müslümanlardan da bunu yapmalarını istemesi” gerekir.

Bu nedenle, Hz. Peygamber’in içinde bulunduğu sosyal çevrenin, coğrafyanın ve ait olduğu örfün bir gereği olarak yaptığı bazı uygulamaları sünnet olarak değerlendirmek asla doğru değildir. Bunun gibi, O'nun insan olmak sıfatıyla yaptığı davranışların taklit edilmesinin de sünneti ihya etmek olmadığı bilinmelidir. Zira bu davranışlar O'nun Peygamberlik vasfının değil, beşeriyyet vasfının bir gereğidir.

Şayet böyle olmasaydı, mesela Hz. Peygamber Arabistan Yarımadasına değil de Kutuplara gönderilseydi, tüm Müslümanlara eskimoların kıyafetlerine benzer elbiseler giymeyi sünnetin bir gereği olarak dayatmak gerekirdi. Oysa ki giyinmede emredilen, tesettürdür. Dolayısıyla belli bir kıyafeti sünnet olarak dayatmak yerine, "tesettürü sağlamak koşuluyla", farklı coğrafyalarda yaşayan insanların, yaşadıkları bölgenin iklimine, örf, âdet ve geleneklerine uygun kıyafetler giymeleri, sünnetin ta kendisidir...

Mesela, gene misvak kullanmaktaki amaç, “ağzın ve dişlerin temiz” tutulmasıdır. O dönemin şartlarında bu temizlik misvak ile mümkünken, bugünün şartlarında aynı sonuca diş fırçası ve macun ile pekala ulaşabilmekteyiz.

İşin özeti, Rasülullah'a sevmek ve itaat etmekle, O'nu her konuda taklit etmeyi birbirinden ayırt etmek gerekmektedir ki, doğru olan taklit değil itaattir.

Hatta en güzeli, Rasülullah’ın yaptığını, onun yaptığı sebeple ve onun yaptığı maksatla yapmak, onun terk ettiğini de yine onun terk ettiği sebepten dolayı yapmamaktır. Bu davranış biçimine de "teessi" denir.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki, sünnet denilince çoğu zaman sünnetin sadece şekli yönü dikkate alınmakta, onun ruh ve ahlak boyutu ihmal edilmektedir. Oysa ki sünnet, şekil değil yorumdur...

Son söz İmam Gazali'den;

“Bazı hadisçiler her davranışta Rasülullaha benzemenin sünnet olduğunu zannettiler ki, bu yanlıştır”

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.