Takip Et
  • 2 Şubat 2023, Perşembe

YAĞMUR DUASINA ŞEMSİYESİZ GİTMEK...

Rahmet, bereket ve mağfiret dolu mübarek üç aylara girdiğimiz şu günlerde, ne yazık ki Allah'ın rahmetinden mahrumuz. Neredeyse kış ayının ortalarına gelmiş olmamıza rağmen beklenen yağmur ve kara hasretiz. Ülkemizin pek çok bölgesine aylardır kar ve yağmur yağmıyor. Önümüzdeki günlerde de yeterince yağış alamazsak, korkarım ki bizleri çetin bir kuraklık sınavı beklemekte...

Şüphesiz ki Allah'ın rahmet ve mağfiretinden ümit kesilmez. Fakat bunlara kavuşmak için bizlerin de yapması gereken bazı şeyler yok mu? Bir türlü kurtulamadığımız musibetlerin asıl sebebinin kendimiz olabileceğini hiç düşünüyor muyuz?

Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, iklimlerin değişmesinin en önemli müsebbibi bizzat insanoğlunun kendisidir.

Ormanlarımızı yok ederek, zararlı gaz ve partikülleri fabrika bacalarından atmosfere salarak, parfüm ve deodorantları bilinçsizce kullanarak ozon tabakasını deldik ve bu suretle de küresel ısınmaya sebep oldu.

Sonuç mu?

Ne yazık ki doğanın dengesini bozarak yağmurları bitirdik ve dünyamızı hızla çölleşme sürecine soktuk.

Sonra ne mi yaptık?

Kendi sorumluluğumuzu ve suçumuzu görmezden gelerek Yaradanın kapısına koştuk.

Bugünlerde her yerde yağmur duaları yapılmakta. Rabbimizin Mü'min Süresinin 60'ıncı ayetindeki "Bana dua edin, duanıza karşılık karşılık vereyim” sözüne binaen gözyaşı döküp, rahmet dilenmekte...

Dua, kulun Rabbine sığınması, af ve bağışlanma dilemesi, muradına dair niyet ve iradesini sunması, acizliğini bilerek yardım talep etmesidir.

Muhakkak ki duanın arz edileceği tek makam sadece Allah’tır.

Peki, dua sadece dille söylemek midir?

Duanın ve istemenin de bir adabı ve uslubu yok mudur?

Yoksa hepimizin durumu şu hikayedeki köylülerin durumuna mı benzemekte;

Bir köyde uzun süren kuraklığın ardından köylüler toplanıp yağmur duasına çıkmışlar. Bir kişi hariç hiç kimse yağmur duasına çıkarken şemsiye götürmemiş. Bırakın götürmeyi şemsiye akıllarına bile gelmemiş.

Bütün bu köy halkının içinde yanında şemsiye götüren o tek kişi ise, duanın ardından yağmurun kesinlikle yağacağına inanıyormuş.

Ve duanın ardından yağmur yağmış; şemsiyesini yanında götürenin hatırına…

Hikaye sadece yağmur duası ile ilgili olsa da, hikayedeki köylülerin tutum ve davranışlarına benzer türden tutum davranışlarımız o kadar çok ki.

Bunun sonucunda, ettiğimiz dualar bir türlü kabul  olmuyor, ümitlerimiz gerçekleşmiyor.

Eksik ve yanlış olan nedir biliyor musunuz?

Tıpkı hikayedeki şemsiyesiz köylüler gibi, hayata hep karamsar bakıyor ve yaptığımız duanın kabul olacağına inanmıyoruz. Oysa ki yapmamız gereken en baştaki şey inanmak olmalıdır; hem de hiç tereddütsüz...

Duaların kabul olma şartları arasında en mühimi sağlam bir inançla ve aracısız yapılması, bunlardan daha mühimi ise amel ile desteklenmesidir. Hiç şüphesiz ki sözlü duanın kabulü, bu uğurda sarfedilen gayretin durumuna bağlıdır.

Bir çiftçinin tarlasını sürmesi, ekmesi ve sulaması fiili dua, bütün bunların sonrasında mahsulün iyi olması için yaptığı dua ise sözlü duadır.

Dua etmenin de bir adabı vardır. Olsa da olur olmasa da olur kabilinden yapılan bir dua edepsizliktir. Dua kalpten, inanarak ve güçlü bir arzuyla edilmelidir.

Tıpkı dağları delen Ferhat'ın veya mermeri delen suyun arzusu gibi bir arzuyla istenmelidir. Unutulmamalıdır ki, küçük arzuyla bir mektup, büyük arzuyla kitap yazılabilir...

Ne kadar çok arzulanırsa, o kadar güçlü ve sabırlı olunur. Gemisinde defalarca isyan çıkan ve tayfalarının çoğu ölen Kolomb, çok arzulamasaydı devasa dalgalara rağmen aylarca süren yolculuk sonrasında Amerika'ya ayak basabilir miydi?

Yazımızı inanmak ve gönülden istemekle alakalı bir başka yaşanmış hikayeyle bitirelim;

Endülüs Medeniyetinin ilk kahramanı Tarık Bin Ziyad, ordularıyla İspanya topraklarına ayak bastığında okyanustaki tüm gemilerini yaktı. Askerler tepelerden geriye baktıklarında yanan gemilerden yükselen dumanları gördükler ve "ya mağlup olup öleceklerini, ya da galip geleceklerini" anladılar. Artık kendilerini geri götürecek gemileri yoktu ve sonunda onlar kazandılar...

Son söz;

Yakıcı arzularınız yoksa, başarmak için çok fazla şansınız yok demektir...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.