Takip Et
  • 26 Nisan 2018, Perşembe

ACİLEN ERKEN SEÇİM...

Çok Değerli Okurlarım,

 

İşlerimin yoğunluğu sebebiyle geçen hafta sizlerle beraber olamadım. Öncelikle, bu ayrılık için özür diliyorum.

 

Bu bir haftalık ayrılık süresinde Balkanlardaki iki dost ülke olan Makedonya ve Kosova'yı ziyaret etme imkanım oldu. Aslında bu haftaki yazımın konusu bu ziyaretlerle ilgili olacaktı. Ama geçen hafta Türkiye'de alınan erkek seçim kararı ile fikir değiştirerek, erken seçimle ilgili yazmaya karar verdim. Fakat gelişmeler o kadar hızlı ki, daha yazımı kaleme almaya başlamadan bir sürü yeni gelişme oldu. Anlaşılan o ki önümüzdeki 2 ay çok sıcak geçecek.

 

Değerli Dostlarım,

 

Bazı sorular sorarak konuya giriş yapmak istiyorum;

 

İktidar partisi tarafından her fırsatta, seçimlerin 2019'da ve normal tarihinde yapılacağı ifade edilirken, ne oldu da birden erken seçim kararı alındı?

 

Erken seçim kararı teklifi ilk olarak iktidar partisinden mi geldi?

 

Erken seçim kararının kime ne etkisi oldu?

 

Erken seçim ülkeyi ekonomik olarak nasıl etkiler?

 

Gelelim bu soruları sırayla cevaplamaya;

 

Bilindiği üzere, bundan daha birkaç hafta öncesine kadar iktidar partisinin hiçbir yetkilisi tarafından, seçimlerin normal gününden önce yapılacağına ilişkin bir açıklama yapılmıyordu. Buna mukabil, ana muhalefet partisi lideri de meydanlarda ve grup toplantılarında bir pehlivan edasıyla çıkıp "hodri meydan, erkekseniz erken seçime gidelim, 17 ay beklemeyelim seçimler için" diyerek iktidara meydan okuyordu. Fakat geçen hafta beklenmedik birşey oldu ve "Cumhur İttifakı"nın üyeleri MHP ve AK Parti, ani bir kararla erken seçime gitmeye karar verdiler. Hatta bunun adına erken seçim demek yerine "acil seçim" demek daha doğru olur.

 

Aslında Cumhur İttifakının erken seçim tarihi olarak MHP tarafından 26 Ağustos 2018 tarihi önerilmişti. Bahçeliye göre İyi Parti kesinlikle seçime girememeliydi. Çünkü, Sayın Bahçeli'nin derin kulakları bazı bilgilere ulaşmış ve burnuna pis kokular gelmişti. Bu bilgilerden çıkardığı sonuca göre, seçimin normal tarihi olan 3 Kasım 2019 tarihi çok geç bir tarih olabilirdi. Çünkü, hain FETÖ örgütü ve onun Türkiye'deki maşaları yeni tuzak hazırlıklarına çoktan başlamışlardı. Hedef, Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye'yi vurmaktı. Bunun için öncelikle ittifakın küçük ortağı olarak gördükleri MHP'yi ekarte edecek ve Erdoğan'ı yalnızlaştıracaklardı. Sonrası ise onlar için zaten kolaydı. Seçimleri maşaları vasıtasıyla kendileri kazanırlarsa sorun yoktu ve zaten amaçlarına ulaşmış olacaklardı. Ama aksi durumda, OHAL ortamında yapılan seçimlerin antidemokratik olduğu, seçimlerin güvenli bir ortamda yapılmadığı vs gibi bahanelerle seçimleri iptal ettirecekler ve ülke kaosa sürüklenecekti. Hatta daha ötesini bile düşünmüşler ve 2019 seçimlerine kadar, uygun ortamlarda, ülkede suikast girişimleri gerçekleştirilecekti. Üstelik bu suikast planlarına Erdoğan ve Bahçeli de dahildi.

 

Geçen hafta Bahçeli ve Erdoğan bir araya geldi ve Bahçeli bu konuları Erdoğan'a anlattı. Erdoğan bir takım şeyleri biliyordu ama, olayın vehameti bildiklerinden büyüktü. Bu defa bombayı O patlattı; "O halde 26 Ağustosu beklemeye gerek yok, seçimleri hemen 24 Haziranda yapalım" dedi ve bu teklif Bahçeli tarafından da kabul edildi. Böylece, meydanlarda erken seçim için hodri meydan diyen partiler ve FETÖ, hiç beklemedikleri bir hamle ile karşı karşıya kalarak hazırlıksız yakalandılar.

 

Gel gelelim karşı cephe de hemen bir önlem arayışına girdi ve kısa sürede de buldu. Fakat bulunan yöntemin ahlakiliği tartışma yarattı. Çünkü, mecliste sadece 5 milketvekili bulunan İyi Partiye destek ana muhalefet partisinden geldi. CHP kendi milletvekillerinden 15 milletvekilini (bazılarına göre satılık, bazılarına göre de kiralık olarak) İyi Partiye verdi. Böylece İyi Parti mecliste grup kurarak seçimlere girebilir hale geldi. Fakat bu işte kafaları kurcalayan birşey vardı. CHP sözkonusu 15 kişinin ismini YSK kararından sonra öylesine hızlı açıklamıştı ki, birçok kimsenin aklına, bu isimlerin daha önceden ve pazarlık sonucu belirlendiği gelmişti. Hatta bu durum, uzun yıllar önceki Güneş Motel pazarlıklarını bile akıllara getirdi.

 

Oysa ki İyi Parti genel başkanı Meral Akşener bir süre önceki bir konuşmasında "Bizim, mecliste grup kurup seçime katılmaya çalışmak gibi abidik gubidik işlerle işimiz olmaz. 100 bin imzayı bulur seçime girerim." diyordu.

 

Ne oldu da böyle abidik gubidik bir işe girişmişti? Yoksa, bazılarının dediği gibi, bir takım yerlerden talimat mı almıştı? Hatta bu talimatın FETÖ tarafından verildiğini söyleyenler bile vardı. Yani sizin anlıyacağınız, işler o kadar abidik gubidik ki, takip etmek isteyenlerin başını döndürüyor. Ben siyasetten pek anlamam ama, sanırım siyaset bu değil...

 

Değerli Okurlarım,

 

Son olarak bu seçimin erkene alınmasının ekonomik etkilerinden bahsedelim;

 

Evvela şunu belirtelim ki, her seçim ülke ekonomisi için büyük bir maliyettir. Bu maliyet, seçim zamanının yaklaşmasında daha da artar ve nihayet ülke seçim bütçesi uygulamak zorunda kalır. Bu açıdan bakıldığında, seçimin normal zamanında ya da 28 Ağustosta yapılmasına göre 24 Haziran'da yapılması ekonomi açısından pozitif bir durumdur. Çünkü, seçim yasakları da düşünüldüğünde, seçim harcamaları için çok büyük bütçeler ayrılmayacaktır. Yani, acil erken seçim ekonomik açıdan olumlu oldu diyebiliriz. Zaten piyasalar da bu karara olumlu tepki vererek bunu ispat ettiler.

 

Daha önce de belirttiğim gibi, önümüzdeki birkaç ay çok hararetli geçecek. Umarım sonuçta sağduyu galip gelir ve kazanan Türkiye olur.

 

Çünkü, Nazım Hikmet'in dediği gibi;

 

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan,

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan,

Bu memleket bizim...

 

Esen kalın dostlarım... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.